Milletvekili Can, CHP’nin ‘Rüşvet ve Yolsuzluk’ operasyonu hakkında verdiği önergeye karşı konuştu. Can, TBMM kürsüsünden, “Kim yolsuzluk yaptıysa Allah onu kahretsin, çaldığı, çırptığı varsa zehir ile zıkkım olsun”
BAŞBAKANIN SÖZLERİNİ HATIRLATTI
AK Parti Kırıkkale Milletvekili Razan Can, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu’nun ’17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında gelişen olayların araştırılarak sorumluların ortaya çıkarılması’ amacıyla vermiş olduğu meclis araştırma önergesine karşı konuştu. Can sözlerine şöyle başladı, “Konuşmama başlarken, her şeyden önce beraatizimmet asıldır, onu beyan etmek istiyorum. Buna rağmen, kim yolsuzluk yaptıysa Allah onu kahretsin, çaldığı, çırptığı varsa zehir ile zıkkım olsun. Ancak, yine özellikle söylüyorum ben: Beraatizimmet asıldır. Hak ettiği cezayı da herkes almalıdır. Hukuk devletinde hukuk kendi işini yapacak, siyaset de kendi işini yapacaktır. Hükûmet ve Parti olarak bizler yolsuzluk yapanların karşısında olduk, olmaya devam edeceğiz. Sayın Başbakanımız “Eğer yolsuzluk yapan babamın oğlu da olsa, oğlum da olsa onun üzerine gideceğiz.” demiştir.
‘TÜRKİYE’NİN ÖNÜ KESİLMEK İSTENMİŞTİR’
Can meclis kürsüsünden şunları söyledi; “Siyaseten de yapılması gerekenler yapılmış ve ilgili bakanlar, beraatizimmet asıl olmakla birlikte, görevlerinden istifa etmişlerdir. Ancak 17 Aralık operasyonu, “yolsuzluk” adı altında yapılan, millî iradeye ve Hükûmeti devirmeye yönelik bir operasyondur, demokratik açılım sürecine ve terörün çözümüne yönelik sürecin önünü kesmek için ulusal ve uluslararası bazı güçlerin yolsuzluk kılıfı altında yapmış oldukları operasyondur. 17 Aralık komplosunun, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve belediye seçimleri öncesinde Türkiye’nin yürüyüşünü durdurmaya yönelik bir hamle olduğunu herkes bilmektedir. On dört ay boyunca gizlenen ve 17 Aralıkta tüm emniyet ve adalet hiyerarşisi atlanarak siyasi mühendisliğe gidilmiş ve Türkiye’nin önü kesilmek istenmiştir.
‘HUKUKUN GENEL İLKELERİNE UYULMADI’
Yolsuzluk kisvesi altında yapılan, aslında çok farklı boyutları olan bir operasyon, asla bir rutin hukuki işlem değildir. Hukuki operasyon zırhında, birbiri içerisine çok farklı siyasi hedeflerin konulduğu, siyaset mühendisliği projesidir. Hazırlık tahkikatı gizlidir. Hazırlık tahkikatında deliller lehe ve aleyhe olmak üzere toplanır. Dosyaların gizli olması, hukukta, birincisi, soruşturmanın selameti açısından, ikincisi de şüphelerin infaz edilmemesi açısından gereklidir. Ama bütün bu süreçlere, hukukun genel ilkelerine uyulmamıştır. Masumiyet karinesi açısından tahkikat gizli olmalıdır dedik. Bu süreçte buna uyulmamıştır. On dört aylık bir bekletme söz konusudur. Emniyetçe ve savcılıkça bilgi sızdırılarak operasyonun ikinci ayağı olan medya devreye sokularak toplumda Hükûmet ve AK PARTİ aleyhine yolsuzluk algısı işlenmeye çalışılmıştır. Savcı bununla da yetinmeyerek, âdeta basın açıklaması yaparak basına bildiri dağıtmıştır. Böyle bir garabet, Allah aşkına, değerli milletvekili arkadaşlar, hiçbir hukuk devletinde olabilir mi? “İki dakika süren var, ifadeni ver, çık.”, “Efendiler seni kurtarsın.” demek hangi hukuk devletinde vardır? Diğer taraftan, farklı soruşturmaların, tesirinin güçlü olması açısından, aynı güne denk getirilmesi, maalesef yargıdaki belli bir grubun siyaset mühendisliğine soyunması anlamına gelmektedir.
‘HSYK İDARİ BİR KURUMDUR’
“Operasyon hukuka aykırı bir şekilde başlamış ve aynı şekilde devam etmektedir ve masumiyet karinesi çiğnetilmiştir.” dedik. Hâlbuki,aslolan, öncelikle hukukçuların uyması gerekir hukuka. Yargının dışında olan eğer bir hukuksuzluk varsa yargı gereğini yapmalıdır ancak hukuk camiasında, yargı camiasında hukuksuzluk yapan varsa, siyasi mühendisliğe soyunan varsa yargı ve hukuk gereğini yapmalıdır. Yargı içerisinde yanlışlık yapan varsa dokunulmaz olmamalı, imtiyaz sahibi olmamalıdır. Diğer taraftan, HSYK bir idari kuruldur, yargılama kurulu ve yargı makamı değildir. Buna rağmen, idari kurulun yürüyen bir davayla ilgili açıklama yapması Anayasa’mızın 138 maddesinin açıkça ihlalidir. Bunu, muhalefet partileri de bilir ki AK PARTİ’nin varlık sebebi yolsuzluk, yasak ve yoksulluğa karşı çıkışıdır. Bu hukuk dışı operasyonla toplum vicdanında AK PARTİ aleyhinde yolsuzluk algısı medya üzerinden oluşturulmak istendi ancak toplum ve milletimiz oynanan oyunları gördü, fotoğrafın tamamına şahit oldu. 30 Martta sizler de göreceksiniz. Herkes hukuka uymalı, herkesten önce de yargı hukuka uymalı, asla tuz kokmamalı. Yargı elindeki hukuk silahını siyaseten kullanmamalı.
‘KARDEŞLİĞE SUİKASTTA BULUNULDU’
17 Aralık mühendisliği milletin Hükûmetini ve milletin iradesini hedef almıştır. 17 Aralık mühendisliği Türkiye ekonomisini, demokrasiyi, sandığı hedef almıştır; Türkiye’nin enerji yatırımlarını, Türkiye’nin aktif, onurlu dış politikalarını hedef almıştır. 17 Aralık mühendisliği hangi partiye oy verirse versin, ayrım yapmaksızın milletimizi, milletimizin alın terini hedef almıştır. Yine, 17 Aralık mühendisliği Diyarbakır’da oluşan kardeşlik iklimini, susan silahları, gelmeyen şehitleri, ölüleri, çözüm sürecini, kardeşliğimizi, millî birlik ve beraberliğimizi hedef almıştır. Yargı ve emniyet üzerine çöreklenmiş bir yapı, aldığı talimatlarla Türkiye’nin istikrarına, güven ortamına, Türkiye’nin büyüyen ekonomisine ve kardeşliğine suikastta bulunmuştur, hatta çöreklenmiş bu yapı egemenliği milletten alıp yargıya devretmek için kirli tpuzaklar kurmuştur. Hâlbuki bu tuzaklara gerek yoktur. Demokraside millet getirir, millet götürür. Önümüzde 30 Mart seçimleri, bir yıl sonra cumhurbaşkanlığı seçimleri ve bir yıl sonra genel seçimler var. Eğer, millet memnun değilse iktidarı görevden alır, son söz milletindir. Millet bize destek oldukça biz de bu emaneti kimseye yedirmeyeceğiz. Yeni Türkiye’de hükûmetleri sadece millet işbaşına getirir, sadece millet görevden alır; birtakım kurumlar içindeki illegal yapılar asla değil”
Öyleyse hocaefendinin bedduasından neden rahatsız oldunuz?Aynı bedduayı sizde ediyorsunuz
“Zehir zıkkım olsun” http://t.co/hbvEaWOUvr
“Zehir zıkkım olsun” http://t.co/znr6fuNvzv