Her zaman söylerim: Bir insana zerre kadar güvenmediğini algılamak o insanın yaptığı hiçbir şeye şaşırmamaktan geçiyor.
‘Bunu da mı yapmış’ diyemiyorsun çünkü yüksek ihtimal yapmıştır.
Bencilliğinin farkında olmayan bir insanın içinde bulunamayacağı ihanet yoktur çünkü. Bunu öğrenmek zor değil. Hayal kırıklığı yaşatıcı belki… Ama zor değil.
Herhangi bir insanın hayatınızın vazgeçilmezi değil de bir boşluk tamamlayıcısı, bir fazlalığı olduğunu algılamanız o insanın yokluğunu hissetmemekten geçiyor.
Omuzlarınıza o denli bulaştırmıştır ki kirini, ihanetini, kalbinin karalığını… Yok olur ve temizlenirsiniz. Ortada bin kilo yük olduğunu ve o yükü aslında tek başınıza omuzladığınızı fark edersiniz.
Etrafımız nefes almayı yaşamak zanneden cesetler ile dolu. Ve bazı insanlar çok kötü.
Siz de sisten uzağı göremeyen bir göz gibi, zihin gözünüzle geleceği tasarlamaya çalıştıkça kararsızlığa sürükleniyorsanız, bir durun derim.
Uzak geleceği bırakın şimdi. Bu anınıza bakın.
Ne yaparsanız kendinize ihanet etmiş olacaksınız?
Ne yaparsanız iyi hissedeceksiniz?
Uzak geleceğe değil, korkuyla, endişeyle kurguladığınız günlere değil; bugününüze bakın!
Çünkü insanın kendisine dürüst olması kolay değildir. Kendi derinlerine bakmak cesaret ister. Baktıkça kendine ihanet edemez hale gelir insan.
Ama, siz ki kendinizi kaptırdıysanız hayatın yüzeysel koşturmalarına ve sorunlarına…Unuttuysanız en derininizi görmeyi.. Unuttuysanız menfaatleriniz uğruna huzur bulduğunuz her şeyi yerle bir etmeyi…Unuttuysanız hayatınıza bir anlam vermeyi… Üzgünüm sizi adınıza.
Yürüdüğümüz yollar çetin.. Kaygılanmamız gereken, garanti altına almamız gereken o kadar çok sorumluluğumuz var ki.. Başarmak zorundayız ve geçtiğimiz sınavlar çok zor. Haysiyetli yummak istiyorsak gözlerimizi, torpilimiz de yok.
İnsanlar girecek hayatınıza. İnsanlar çıkacak. Kimini yıldız zannedeceksiniz siz, özünde ruhsuz bir kaya olacak. Ortaya bir yıldız kayası çıkacak sonra.
Sizin merhametiniz ve hayallerinizle onların ölmüş ruhları çarpışacak.
Kazananlardan olmanız dileğiyle..