Kırıkkale Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, İslam Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi, Azerbaycan İlahiyat Enstitüsü, Endonezya Sunan KalijagaYogyakarta Devlet İslam Üniversitesi ve Azerbaycan Manevi Değerlerin Tebliği Fondu iş birliğiyle düzenlenen ll. Uluslararası İslam Medeniyetinde Birlikte Yaşama Tecrübesi Sempozyumu, Mavi Salon’da yapılan açılış töreni ile başladı.
HABER: YELİZ ERDEM
Açılış törenine Azerbaycan Din İşleri Komitesi Bakan Yardımcısı Dr.Seyyad Salahlı, Kırıkkale Belediye Başkan Vekili Halil Danacı, Kırıkkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersan Aslan, Azerbaycan İlahiyat Enstitüsü Rektörü Doç. Dr. Akil Şirinov ve Yardımcısı Doç. Dr. Mirniyaz Mursalov, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Başalan, Manevi Değerlerin Tebliği Fondu Başkanı Dr. Mehman Ismayılov ve Yardımcısı Hatem Gülmemmedov ile Fond Baş Danışmanı Aynur Süleymanlı, İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mevlüt Erten ve Yardımcısı Doç. Dr. Adem Yıldırım, İslam Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Akman, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu, Prof. Dr. Şahin Ahmetoğlu, Endonezya Sunan KalijagaYogyakarta İslam Üniversitesi’nden Prof. Dr. Moh. Pribadi, Doç. Dr. Jarot Wahyudi ve Doç. Dr. Witrani İndra, Azerbaycan İlahiyat Enstitüsü Dış İlişkiler Baş Uzmanı Şahin Elesgerov, Yahşihan Belediye Başkanı Osman Türkyılmaz, İstanbul Ticaret Odası Meclis Üyesi Musab Şevket Aydın, girişimci Mehmet Köksal, dekanlarımız, meslek yüksekokulu müdürleri, yurtiçinden ve yurtdışından akademisyenler, akademik ve idari personeller ile öğrenciler katıldı.
Türkiye ve Azerbaycan şehitleri için Saygı Duruşu, Azerbaycan Milli Marşı ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan açılış töreni, İslami İlimler Fakültesi öğrencisi Muhammed Emin Çoşkun’un Kur’an-ı Kerim Tilaveti ile devam etti.
Tilavetin ardından sempozyumun açılış konuşmasını Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şahin Ahmetoğlu yaptı. Prof. Dr. Ahmetoğlu, “Farklı din, dil, ırk, renk ve etnik yapıya sahip pek çok yaşamın olduğu bu dünyada birlikte yaşamanın ön koşulu herkesi olduğu gibi kabul etmektir. Çeşitli coğrafyalarda yaşayan insanlar genelde çevrelerinin onlara telkin ettiği yaşamı bilir ve benimserler. Bir anlamda insan, coğrafyanın “kader” olarak dayattığı bir yaşamla karşı karşıyadır. Doğası gereği kendi cinsinden olanı tanımaya meyilli olan insan, bu tanıma sürecinde kendi çevresinin tesirinde kalmakta, çoğu zaman ön yargılarla ve “ben merkezli” bir bakış açısıyla hareket etmektedir. Oysa insanı tanımanın yollarından biri ön yargısız bir kabuldür. Aslında ön koşulsuz bir kabul, karşıdakinin fikirlerini olduğu gibi benimsemek değil, aksine, birlikte yaşam için ona ortak alanlar açmak, kendisini ifade edebilmesi ve özgürce yaşayabilmesi için alternatifler sunmaktır. Allah’ın yeryüzündeki “halifesi” olarak insan, yeryüzünü imar etmek için görevlendirilmiştir. Bu nedenle insanın dünyada denge ve düzenin korunması ve devam etmesi hususunda kendisine düşen görevi hakkaniyetle yerine getirmesi gerekir. Asıl gayelerinden biri “insanı yeniden inşa etmek” olan İslam dini; aklını kullanan, hak ve hukuka riayet eden, adaletli, güzel ahlak sahibi, düşünce hürriyeti ve hayat hakkına saygılı, şefkatli, merhametli ve affedici bir insan yetiştirmeyi hedeflemektedir. İslam medeniyetinin bir parçası olan Türkiye, Müslüman ülkeler arasında tarihî-kültürel birikimi ve stratejik konumu nedeniyle önemli bir misyon ve vizyona sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti günümüzde Müslümanların haklarını korumak için büyük bir çaba sarf etmektedir. Öncelikle Türkiye ile derin tarihi ve kültürel bağları olan kardeş Azerbaycan’la bu işi üstlenmenin daha isabetli olacağını düşündük. Böylece Azerbaycan İlahiyyatİnstitutu’nun ev sahipliğinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de 20-21 Eylül 2022 tarihinde Kırıkkale Üniversitesi, Azerbaycan İlahiyat İnstitutu, Azerbaycan Manevi Değerlerin Tebliği Fondu ve Kırıkkale Üniversitesi İslam Ülkeleri Uyulama ve Araştırma Merkezi ile Uluslararası “İslam Medeniyetinde Birlikte Yaşama Tecrübesi” Sempozyumu’nun birincisini gerçekleştirdik. Geniş katılımlı bu sempozyumun ikincisinin Rektörümüz Prof. Dr. Ersan Aslan’ın teklifi üzerine Üniversitemizin ev sahipliğinde Türkiye’de yapılması kararlaştırıldı. Sempozyumumuza 14 farklı ülkeden ve ülkemizin çeşitli üniversitelerinden 100’den fazla bilim insanı tebliğ takdim etmişlerdir. Birinci ve ikinci sempozyuma katılan birbirinden değerli bilim insanlarının sunduğu bildiri ve katkılarla belirlediğimiz hedeflere doğru emin adımlarla ilerlemekteyiz. İlmi birikimimizi ve tecrübelerimizi paylaştıkça daha yaşanılabilir bir dünya kuruculuğuna öncülük edeceğimize gönülden inanıyorum” şeklinde konuştu.
İslami İlimler Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Mevlüt Erten, “Teknolojinin gelişmesiyle birlikte dünya küçüldü. Artık devletler ve kıtalar arası sınırlar sadece fiziki boyutta kaldı. Dolayısıyla birlikte yaşama dediğimiz olgu fiziki boyutları çoktan aşmış, paradigması da değişmiştir. İşte bu bağlamda Rabbimizin, ‘Biz sizi, birbirinizle tanışmanız için milletlere ve kabilelere ayırdık’ mesajı üzerinde daha derinden durup gereğini yapmamızın lüzumuna inanıyorum. Toplumların, geleceklerini düşünüp bu anlayışla hareket ettikleri takdirde muhteşem ve tarihe mal olacak medeniyetlerin kurulabileceği tecrübeyle sabittir.İslam medeniyeti, tarihte birlikte yaşamanın usulünü, hukukunu ve modelini en güzel şekilde ortaya koymuş bir medeniyettir. Birlikte yaşama tecrübesinin ilk örneklerini Kur’an’da görüyoruz. Uygulamasını ise, Hz. Peygamber (SAV) döneminde müşahede ediyoruz. Bu örnekleri esas alan Müslümanlar, birlikte yaşamayla ilgili tarihte eşi benzeri görülmemiş, güzel uygulamalar, örnekler ortaya koymuşlardır. Önümüzde 8 asır süren İspanya (Endülüs), Balkanlar, Asya vs. birçok örnekler vardır. Birlikte yaşama uygulaması Endülüs’te; mimarisi, musikisi, edebiyatı, idari yapısı, müesseseleri ve kültürel eserleri ile bir Endülüs medeniyetinin teşekkülünü sağlamıştır. Bu örnekler bizim için çok önem arz etmektedir. Bu hususta birçok çalışmalar ve toplantılar yapılmış yapılmaya da devam edecektir. Bu sempozyum da bunlardan biri olacaktır.İşte bu bağlamda burada birçok tebliğ sunulacak, birlikte yaşama tecrübesinin çeşitli boyutları ele alınacaktır. Kanaatim odur ki, bu çalışmalar genel olarak insanlığın özel olarak da İslam toplumlarının birlikte yaşama kültürlerine büyük katkı sağlayacaktır” dedi.
Programda konuşma yapan Azerbaycan Din İşleri Komitesi Bakan Yardımcısı Dr. Seyyad Salahlı, Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’a verdiği maddi ve manevi destek sebebiyle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve Türk Halkı’na teşekkürlerini ileterek Azerbaycan ve Türkiye şehitlerine Allah’tan rahmet diledi.
Azerbaycan’da farklı dinlerin ve farklı etnik kimliklerin yüzlerce yıldır barış içerisinde zor günlerde birbirlerinin yanında olarak yaşadığını güncel ve tarihsel örnekleriyle anlatan Dr. Seyyad Salahlı, Azerbaycan’ daki multikültürel yaşamın 23 farklı ülkede akademik olarak incelendiğini, derslerde anlatıldığını ifade etti.
Din İşleri Komitesi Bakan Yardımcısı Dr. Seyyad Salahlı, konuşmasının devamında “Tarih boyunca İslam ülkelerinde farklı dinlere ve inançlara mensup insanlar huzurlu bir şekilde yaşamışlardır. Çünkü İslam aleminde farklı düşüncelere sahip insanların birlikte yaşamasına ve fikir ayrılıklarına saygı gösterilmesine büyük önem verilir. Bunun en bariz delili Bakara Suresi’nin 256. Ayetidir. Bu ayette mealen şöyle buyurulmaktadır: “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir” Başka inançlara ve onların kutsallarına saygı gösterilmesi gerektiği de mealen En’am Suresi 108. Ayette emrediliyor: “Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir” dedi.
Konuşmasına Türkiye’ye teşekkür ederek başlayan Azerbaycan İlahiyat Enstitüsü Rektörü Doç. Dr. Akil Şirinov, “Bildiğiniz gibi 30 senelik bir işgale kahraman askerlerimiz son verdi. Şu anda Karabağ’ın her köşesinde Azerbaycan bayrakları görülüyor. Bu galibiyette her zaman yanımızda olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a milletimiz minnettardır. Çanakkale’den Karabağ’a kadar Türkiye’mizin, Azerbaycan’ımızın tüm şehitlerini rahmetle anıyorum. İslam kültüründe, birlikte yaşamanın tecrübesini teorik esaslarını biz Kur’an-ı Kerim’de buluruz. İslam Medeniyetlerinde de baktığınızda, Abbasiler döneminde Beytü’lHikme kuruldu. Beytü’lHikme’nin esas görevlerinden birisi, İslam Medeniyetlerinin dışında, özellikle eski Yunan Medeniyetinin örneklerinin bilimsel ve felsefi kitaplarının, Arapçaya kazandırılmasıydı. Düşünün, bir Müslüman Halifesi gayri müslim bir geleneği, Müslümanlara kazandırılması için ciddi bir para harcıyor. Demek ki İslam medeniyeti diğer medeniyetler karşı hiçbir zaman dışlayıcı bir şekilde yaklaşmamıştır. Ayrıca Endülüsler örneği en çarpıcı örneklerden birisidir. Endülüs, Müslümanlarla birlikte Yahudilerin ve Hristiyanların da katkı sağladığı bir medeniyettir. Müslümanlar orda Hristiyan ve Yahudilere de kucak açtılar ve onlar da Endülüs medeniyetine kendi katkılarını sundular. Böylece birlikte yaşama medeniyeti oluştu. Bugün İslam dünyasında, mezhepler çatışmasını görüyoruz. Bunun temel sebebi mezhebi kimliği dini kimliğinin üzerine çıkarmaktır. Mezheplerin olması çok tabiidir ama dini kimliğin üzerine çıkarmak yanlıştır. Bunlar bizlerin birlikte yaşama geleneğimizin karşısındaki en önemli sorunlarından birisidir. Güzel örneklerimizi de ifade etmemiz gerekir: Türkiye ve Azerbaycan buna en güzel örneklerdendir. Türkiye’mizde çeşitli dini ve etnik kimlikler bir arada yaşamaktadır ve Osmanlıdan bu yana beraber yaşamaktadırlar ve aralarında hiçbir musibet olmamaktadır” dedi.
Birlikte yaşama tecrübesinin İslam Medeniyetinin önemli esaslarından biri olduğunu belirten Manevi Değerlerin Tebliği Fondu Başkanı Dr. MehmanIsmayılov, “Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. İlkini Azerbaycan’da yaptığımız sempozyumun ikincisini Kırıkkale Üniversitesi’nde devam ettiriyoruz. İnşallah sempozyumumuz daha geniş katılımlarla yapılmaya devam eder. Endonezya’dan Balkanlara, Afrika’dan Rusya’ya kadar çeşitli İslam coğrafyasını dolaştığımızda birlikte yaşama tecrübesinin güzel izlerinizi rahatlıkla görebiliyoruz. Zaten Türkiye’mizin her taşı toprağı birlikte yaşam kokusu, izi taşıyor. İki haftadır buradayım. Bazı şehirleri otobüsle dolaştım. Türkiye’ye gelince birlikte yaşama tecrübesini pratik olarak daha yakından görebiliyoruz. Sadece İslam dünyası değil bütün dünya genelinde birlikte yaşam denilince Hz. Ali’ye (ra) nisbet edilen bir söz aklıma geliyor. Bu sözün iki varyasyonu var. Birincisi “Eğer bir şehirde bir kişi açsa, o şehrin tüm zenginleri mesuldür” diğerinde ise “Eğer bir şehirde bir kişi açsa, tüm şehir ondan mesuldür” Bence bu sözün ikinci şekli İslam Medeniyetinde birlikte yaşama verdiği önemi ortaya koyan çok özet bir kelamdır. Günümüz de İslam dünyasının zengin mirasının tanıtılmasına çok büyük bir ihtiyaç vardır. Bizler bu değerli mirasımızı tanıtmak için gayret göstermeliyiz. Yaptığım araştırmalara dayanarak söyleyebilirim ki İslam’da birlikte yaşam Yaradan’ın sevgisi ve insani değerlere dayanırken, kapitalist batı dünyasında çıkar üzerine birlikte yaşam vardır. Sempozyuma bizleri davet ettiğiniz için teşekkür ederim” dedi.
Rektör Prof. Dr. Ersan Aslan, “Hepiniz hoş geldiniz. Bugünkü sempozyum bir yol başlangıcının ikinci istasyonu. Aslında medeniyetimizi anlatacağımız uzunca bir yol var. Birlikte neler yaptığımızı ve neler yapmamız gerektiğini sorguladığımız bu uzun yolun ikinci adımındayız. Bundan dolayı birçok ülkeden kardeşlerimizi burada görmenin ve misafir etmenin, Üniversitemizde ve şehrimizde ağırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu kardeşlerimizin çoğunun memleketlerinde bulundum. Buradaki gibi güler yüzlü insanlarla görüştüm, sohbet ettim. Bizler için birlikte yaşamak aslında çok zor değil. Tarihimizde bunun örneklerini çok sayıda görebiliriz. Benim adına en dikkat çeken örneklerden birisi 839 yılında kurulan Beytü’lHikme’dir. Medeniyetimiz, batı dünyasından neredeyse 200 yıl önce uluslararası bir üniversite kurmuş. Dönemin Halifesi Memun,dünyanın her tarafından çevirmenleri ve eserleri getirerek BeytülHikme çatısı altında çeviri faaliyetlerini başlatıyor. Bu çeviri çalışmaları sırasında eser sahibi kimse onun ismini belirtiyorlar. Bizim bilimsel gelişmemizi kesintiye uğratan önemli olaylardan biri haçlı seferleri sonrasında batıya giden eserlere ve yazarlarına aynı saygı gösterilmedi. Eserlerin isimlerini ve yazarlarını değiştirdiler. Batı Orta Çağ’a karanlık çağ der ama bizim için o dönem karanlık değil. Bizler o dönemde sempozyumumuzun adını verdiğimiz gibi birlikte yaşama tecrübesini yaşadık, Beytü’l Hikme ve Karaviyyin Üniversitesi gibi bilimsel kurumlar kurduk, teknolojik ürünler ürettik ve bilimsel çalışmalar yaptık. Katoliklerden baskı gören Ortodokslar ‘Başımızda kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz’ demişlerdir. Müslümanların yaşam tecrübesine bakarak bunu söylüyorlar. Sultan Fatih orayı alırken bir topla dövüyor surları. O top aslında çok uluslu bir top. Osmanlı ve Macar ulusunun birlikte yaşamın sonucu ortaya çıkan bir topla İstanbul’un surları yıkılmıştır. Hangi cepheden bakarsanız bakın, Türkler ve Müslümanların bir arada yaşam tecrübeleri çok fazla. O yüzden aslında 14 ülke değil keşke diğer Müslüman ülkelerden kardeşlerimiz buraya gelip bu tecrübeyi paylaşabilselerdi. Ama inşallah Endonezya’dan gelen kardeşlerimiz, Rektörlerine bu teklifi götürürlerse orda daha büyük katılımcısı olan bir sempozyum düzenleyebilelim. Bu arada Fuat Sezgin Hocamızı bilmeyeniniz yoktur. Fuat Sezgin Hoca, kendini bildiğinden bu yana hep kafasında nasıl bir medeniyetin mensubuyuz sorusu geçmiştir. 60 yılda 17 ciltlik bir eser ortaya çıkarıyor ve Medeniyetimiz ne yaptığının karşılığı olan bu 17 cilt bizim ecdadımızın neler yaptığını ifade ediyor. O yüzden gençler, bizim medeniyetimizde neler yapıldığının tekrar hatırlatılması için bu sempozyumun bir vesile olmasını diliyorum” dedi.
Konuşmaların ardından program, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu’nun “Birlikte Yaşama Olgusunun Kavramsal Çerçevesi” konulu açılış konferansı ile devam etti.
Programın ilk 2 gününde toplum, eğitim ve İslam ana başlıkları çerçevesinde eş zamanlı olarak 103 panel gerçekleştirilecek. Programın üçüncü gününde düzenlenecek Kırıkkale gezisi ile sempozyum sona erecek.