Kırıkkale’nin 14 Mayıs’ta CHP’ye gösterdiği teveccühten ötürü teşekkür ederek başlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan “Demek ki Kırıkkale karar vermesini biliyor. Sevgili Kırıkkaleli kardeşlerim birinci eşik 14 Mayıs’ta geçildi.
SANKİ HARBE GİRDİK
Kırıkkale’nin 14 Mayıs’ta CHP’ye gösterdiği teveccühten ötürü teşekkür ederek başlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan “Demek ki Kırıkkale karar vermesini biliyor. Sevgili Kırıkkaleli kardeşlerim birinci eşik 14 Mayıs’ta geçildi. Milletvekili seçimini tamamladık. Aziz milletimiz, cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura bıraktı. Cumhurbaşkanlığında birinci turun kazananı yok. Hiç kimse yüzde elliyi geçemedi. Şimdi ikinci tura kaldı. Birinci turun kaybedeni belli ama. Birinci turu bir tane kaybedeni var. Yirmi bir yıldır memleketi, yöneten Recep Tayyip Erdoğan kaybetti. Hem de kaybederken yine yaptı yapacağını. Kampanya boyunca söylemedik, kötü söz bırakmadı. kendisine oy vermeyenlere vatan haini mi demedi? Terörist mi demedi? Düşman mı demedi? Ya sanki seçime değil de harbe girdik. Sanki harbe girdik. Bu milletin bir yarısını öbür yarısına sandıktan bir tane fazla oy alabilmek uğruna düşman etmeye değer mi? Değer mi Recep Tayyip Erdoğan?” dedi.
MAZOT ON KAT ARTTI
Ülkedeki ekonomik sorunlardan bahseden Tezcan “Yirmi bir yıldan bu yana bu millet kimseye vermediği iktidarı sana verdi. Bu yirmi bir yıllık iktidarın sonunda emekli, yoksullaştı, Esnaf iflas etti. Çiftçi fakirleşti. Toprağın bereketi kayboldu. Ücretli, açlık sınırının altına düştü. Memuru, işçisi, emekçisi, çiftçisi, herkes yokluk yoksulluk içinde. Beş sene önce milletten yetkiyi alıp verin bu fakire yetkiyi görün ne olacak dediğinizde millet o fakire yetkiyi verdi. Kendisi daha çok fakirleşti. Dolar 21 liraya geldi, dayandı. Mazot on kat arttı. Çiftçinin ilaca, gübreye gücü yetmiyor. Senin bakanların Fransız köylüsüne ettiği hizmet nedeniyle Fransa’dan onur ödülü aldı. Türk köylüsü, Türk çiftçisi yoksulluğun pençesinde kıvranırken Erdoğan’ın bakanı Fransız çiftçisine, tarımına hizmeti nedeniyle ödül aldı. Yazık değil mi? Yazık değil mi bu millete? Yazık değil mi bu memlekete? Fabrikaları kapattınız. Çalışmıyor fabrikalar. Şeker fabrikalarını kapattınız. Kırıkkale’de insanlar fabrikalarda çalışırdı. Fabrikalarda artık çalışan kalmadı. Şeker fabrikalarını sattılar. Telekom’u sattılar. Milletin alın teriyle biriktirdiği ne varsa sattılar. Yazık değil mi? Şimdi şuraya geleceğim. Yirmi bir yıl sonra bu seçimin kaybedeni belli. Ben sorumluyu buldum. Yüzde elliyi vermedi. Kaybeden belli. Ama işimiz bitmedi. İnşallah pazar günü sandığa gideceğiz. Yarım kalan işi tamamlayacağız. Bitmeyen işi tamamlayacağız” ifadelerini kullandı.
NEFRET DİLİ KULLANMADIK
Cumhurbaşkanı adayı ve yardımcılarının nefret dili kullanmadığını ifade eden Tezcan “Sevgili Kırıkkaleli hemşehrilerim. Bakın kampanya boyunca ne cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından, ne cumhurbaşkanı yardımcısı adaylarımız, beş lider, iki büyükşehir belediye başkanımız, hiçbir Birisi nefret dili kullanmadı. Hakaret etmedi. Kötü söz söylemedi. Bizim milletimizin güzel bir sözü vardır atasözü. Kötü söz sahibine aittir diye. Biz bu ahlakla yürüdük. Ağzımızdan kötü söz çıkmadı. Ne anlattık? Kampanya boyunca biz seçimde milletin derdini anlattık. Milletin derdiyle dertlendik. Nasıl fabrikalar açacağımızı söyledik. Türkiye’nin her bölgesinde tarlaları nasıl bereketli hale getireceğimizi Çiftçinin, esnafın nasıl kazanacağını, üreticinin nasıl kazanacağını tarıma nasıl destek vereceğimizi anlattık. Ve bunları yapmak üzere yazdık, çizdik, taahhüt ettik.” Dedi.
HUKUKU HAKİM KILACAĞIZ
Türkiye’de hukuku hakim kılacaklarını belirten Tezcan “Memlekette KHK’lı deyip yargılamadan işinden ettiğin insanları adalet ve hukuka teslim edeceğiz. Hukuku hakim kılacağız dedik. Çiftçi maliyetler altında ezilmeyecek. İlacın, gübrenin, tohumun, maliyetini, mazotun maliyetinin yarısını çiftçiye geri vereceğiz dedik. Mazotla ÖTV’yi kaldıracağız dedik. Esnafın stopaj borcunu kaldıracağız. Bağ-Kur primlerini, su faiz borç faizlerini sıfırlayacağız. Anaparayı erteleyeceğiz. Ziraat Bankası çiftçinin bankası olacak. Halk Bankası esnafın bankası olacak. Bu bankalar, Recep Tayyip Erdoğan’a her gün övgü düzsün, muhalefete de küfür etsin diye, satın alınan televizyonların, gazete kredilerini veren çiftçinin alın terini oraya akıtan bankalar olmayacak dedik. İnsanlar borcu olduğu için sağlık hizmeti almadan hastane kapısından dönmeyecek dedik. Genç olup tarımda çalışan genç kardeşlerimizin Bağ-Kur primini devlet ödeyecek. Tarımda çalışan kadınların Bağkur primini devlet ödeyecek. Güvensiz, güvencesiz çalışma olmayacak dedik. Aile sigortasıyla yoksulluğu ortadan kaldıracağız dedik. Her ailede kadının hesabına en az bir cumhuriyet altını tutarında aile sigortasından maaş vereceğiz, yoksulluk ortadan kalksın diye. Bunları tek tek anlatmayacağım. Bir buçuk ay boyunca bunları anlattık. Şimdi biz bunları çiftçinin tarım kredi kooperatifleri ve bankalara olan borçlarının faizini sileceğiz. Anaparasını da uygun vadelerde erteleyeceğiz dedik. Yani bütün bunları dinlediniz bizden. Ama biz hakaret etmedik. Biz hain demedik, biz düşman demedik. Niye demedik biliyor musunuz? Niye demedik? Bu memleketin 15 Mayıs tarihinden sonra birliğe, beraberliğe, kardeşliğe ihtiyacı var. Biz bölmeye değil, birleştirmeye geliyoruz. Onun için demedik.” İfadelerini kullandı.
KİM TERÖRİST?
Cumhur İttifakının HÜDA-PAR’ı meclise soktuğunu vurgulayan Tezcan “Yarın mecliste yüz yüze bakacağız. Yarın konu komşu birbiriyle yüz yüze bakacak. Yarın oradaki kuruyemişçi kardeşim yanındaki butik çalıştıranla yüz yüze bakacak. Birisi başka partiye, birisi başka partiye oy verdi diye onlar birbirinin düşmanı olabilir mi? Ya sıkılmadan terörist dediler terörist. Kim terörist? Kim terörist içinizden seçip çıkardığınız milletvekili yaptığınız cenazelerinizin yanında, düğünlerinizi yanınızda olan Ahmet (Önal) mi terörist? Ama milleti böyle aldatırken bu memleketin şerefli polis müdürü, emniyet müdürü Gaffar Okkan’ı ve yanındaki Emniyet müdürlerini, polisleri şehit eden katil teröristlerin uzantısını koynuna aldı meclise taşıdı. Hem de pazarlık yaptı. Seçimden önce pazarlık yaptıklarını nereden anlıyoruz? O davanın, Hizbullah davasının mahkûmlarının, mahkûm Sanık değil mahkûm. Hükümlü. Mahkeme ceza vermiş. Hapiste yatıyor. Affetti. Affeden kim? Recep Tayyip Erdoğan. Teröristi seçimde desteğini alabilmek için affetti. Ya sen kime ne diyeceksin?” dedi.
BİZ MİLLİYETÇİLİĞİ KIBRIS’TA GÖSTERDİK
Konuşmasının devamında milliyetçilik üzerine ifadeler kullanan Tezcan “Değerli arkadaşlar bakın milliyetçilik üzerinden bir kampanya yürüttüler. Önce şunu bilsinler. Bizim altı okun bir tanesi milliyetçiliktir. Biz milliyetçiliği, meydanlarda hamasetle milliyetçilik taslayarak yapmayız. Biz milliyetçiliği Amerikan Başkanı Trump Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na “ki biz siyaseten onunla aynı yerde olmasak bile” adam ol aklını başına al, aklını alırım diye hakaret mektubu yazdığında, Trump’a oturdun oturduğun yerde diyecek kadar vatansever ve milliyetçi insanlarız. Biz milliyetçiliği, 1974 yılında rahmetli Ecevit’le, rahmetli Erbakan’la beraber Kıbrıs’ta beş parmak dağlarına tarih yazarak gösterdik. Şu anda Millet İttifakı o ruhun devamı. O geleneğin devamı, sen milliyetçiyim diyeceksin ama Türk bayrağı sözünden rahatsız olanı koynunda meclise taşıyacaksın. Yanlış mı? HÜDA-PAR’ın Genel Başkanı Ben Türk Bayrağı sözünü doğru bulmuyorum diyor. Ne işi var? Yine aynı kişi dönüp anayasanın dört maddesini değiştireceğim diyor. Hani sen bölünmez bütünlükten yanaydın? Onları meclise taşıdın. Andımızı okullardan kaldıran kim? Recep Tayyip. Recep Tayyip Erdoğan! Andımızı çocuklarımız okumasın diye okullardan kaldıran anlayış, bugün bize milliyetçilik öğretmeye çalışıyor. Valilik tabelalarından, resmi kurum tabelalarından Türkiye Cumhuriyeti ibaresini kaldıran kim? Recep Tayyip Erdoğan. Türk Genç Türk Bayrağından rahatsız olacaksın. Türkiye Cumhuriyeti Rahatsız olacaksın. Valilere talimat vereceksin. Teröre karşı operasyon yapmayın diye. Sonra da bunu televizyondan çıkıp ikrar edeceksin. Biz çözüm sürecinde valilere, teröristlere karşı operasyon yapmayın diye talimat verdik diyeceksin. Sen her şeyinle bir tane oy uğruna terörün her türlüsüyle ittifaka gireceksin. Oslo’da görüşeceksin. Sonra da milliyetçilik taslayacaksın. Yok öyle yağma.” Dedi.
TÜRKİYE UYUŞTURUCUNUN MERKEZİ HALİNE GELDİ
Tezcan konuşmasının devamında uyuşturucu konusuna değinirken “Değerli kardeşlerim, Türkiye bu uyuşturucu baronlarının ve mafyanın, çetelerin merkezi haline geldi. Dünyanın uyuşturucu baronlarının çalışma alanı, temel iş merkezi oldu. Türkiye, limanlarda adresi belli, sahibi belli, uyuşturucu tırlarını yakalanmıyor. Koruyan kim? Koruyan, suç işleri bakanı, içişleri bakanı değil. Suç işleri bakanı. Şimdi başka bir şey daha var. Tabii böyle olunca uyuşturucu kullanımı bugün bu memleketin en önemli problemlerinden birisi oluyor. İlkokul çağına indi uyuşturucu kullanımı, okul önlerinde torbacılar var. Torbacılar yeraltı örgütleriyle beraber el ele vermişler. Uyuşturucu baronları yukarıda iktidarla elele vermiş. Torbacılar yeraltı örgütleriyle el ele vermiş. Gencecik evlatlarımız, uyuşturucunun pençesinde, zehir tacirlerinin ticaretine kurban edilmiş. Evlatlarımızı zehir tacirlerinin elinden kurtaracağız diye yıllardır bağırıyoruz Ankara’da duyan var mı? Sarayda duyan var mı? Umurunda olan var mı? Yok. Sevgili Kırıkkaleliler. Bir kişi var onu duyan yüreği sızlayan. Yanındaki yol arkadaşlarıyla, yardımcılarıyla beraber o da Kemal Kılıçdaroğlu. Pazar günü yapın cumhurbaşkanı Pazar günü cumhurbaşkanı yapın, evlatlarınızı zehir tacirlerinden, zehir tacirlerinin elinden çekin, kurtarın.” İfadelerini kullandı.
SİNAN ATEŞ’İ TORBACILARA KATLETTİRDİLER
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in bir suikast sonucu öldürülmesi hakkında konuşan Tezcan “Sevgili kardeşlerim, şimdi bu torbacılara başka işlerde yaptırıyorlar. Torbacılara, milliyetçi, gerçek milliyetçileri, gerçek ülkücüleri katlettiriyorlar. Kumpas kurup gündüz gözüyle kiralık katil olarak tuttukları torbacılara ülkücü hareketin en önemli isimlerinden, Sinan Ateş’i katlettiren kim? Bu kirli ortaklık değil mi? Hangi milletvekili hangi cesaretle Türk polisine sen git de sahibin gelsin diyor. Bu operasyonun tetikçisini alıp getirip gezdirip saklayanları karakoldan çekip çıkaran güç, sırtını Suç işleri bakanına dayanan güçtür. Aradan geçen bu kadar zamanda ne yapıyor? Bu cinayetinin katilleri ortaya çıktı mı? Çıkmadı. Azmettiricileri ortaya çıktı mı? Çıkmadı. Planlar ortaya çıktı mı çıkmadı. Ey milliyetçilik sözüne inanarak bu rejime, saray rejimine, Recep Tayyip Erdoğan’a oy veren samimi, milliyetçi, ülkücü kardeşlerim, bunların milliyetçiliği suç örgütü liderleri önünde diz çökmekten öteye geçmeyecektir. Ey milliyetçi kardeşim. Sinan Ateş senin dava arkadaşındı. Ülküdaşındı! Sinan Ateş, bu yapının, uyuşturucu mafyasıyla, baronlarıyla el ele yürümesine karşı çıktığı için öldürüldü. Bunlar hesabını sormadılar. Sormayacaklar. Ama hesabı sormanın bir yolu var. Pazar günü sandığa gidin. Sandıkta Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verin. Sinan Ateş’in katillerini, azmettirenleriyle beraber yargıya teslim edelim.” Dedi.
MİLLİYETÇİLİK TEZGAHTA MAL DEĞİLDİR
Sinan Oğan’ın Erdoğan’ı desteklemesi hakkında konuşan Tezcan “Sözün özü bir yol ayrımındayız ve şimdi birileri de çıkmış milliyetçilerin oyunu ciro edilebilir pazar malı gibi ciro edilebilir senet gibi görülmeye başlanmış. Seçmenimizin vatandaşımızın bir bölümü çeşitli endişe ve kaygılarla ne Recep Tayyip Erdoğan’a ne de Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermemişler, Başka bir yere gitmişler. Sinan Oğan’a oy vermişler. Şimdi şöyle bir plan yapılıyor. Sinan Ateş affedersiniz, Sinan Oğan. Sinan Ateş çok içimizi yaktığı için hep dilimiz oraya gidiyor. O acı inşallah dinecek. Pazar gününden sonra inşallah suçlular ve azmettirenler adalete teslim edilecek. Bir kısmı Sinan Oğan’a gitmiş. Şimdi bir umut bekleniyor, Sinan Oğan destek verecek. Milliyetçi oylar Erdoğan’a gidecek ondan sonra Erdoğan ikinci turda cumhurbaşkanı olacak. Yok, öyle yağma. Şunu herkes bilsin. Türk milliyetçiliğinin oyları ciro edilebilir senet değildir. Herkes bilsin. Milliyetçilik pazarda, tezgâhta satılmış mal değildir. Milliyetçilik bu milletin, memleketin evlatlarının birlik bütünlük davasıdır. Birlik davasıdır. Milliyetçilik hiçbir şeyin malzemesi olamaz. Ve millet sandığa zamanı gelince, pazar günü gider ve yüreği bu memleket, devlet için yanan Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verir, milliyetçiliğin ne olduğunu gösterir.” Dedi.
10 MİLYON SURİYELİ VAR
Türkiye’de 10 milyon Suriyeli olduğunu vurgulayan Tezcan “Değerli kardeşlerim Bugün Türkiye’de on milyon Suriyeli var. On milyon mülteci olması ne demek? Senin evladının iş bulamaması demek. Senin hastanede daha kötü sağlık hizmeti almam demek. Devletin sana harcayacağı parayı on milyon mülteciye harcaması demek. Çiftçisine, gencine, esnafına, kadınına, vereceği desteği on milyon mülteciye Suriyeliye Afgan’a vermesi demek. Türkiye’nin geleceğini daha sağlıklı kurabilmesi için Türkiye’de mülteci sorununun, göçmen sorununun bitmesi lazım. Şimdi size soruyorum. On milyon Suriyelinin sayısı otuz milyona mı çıksın yoksa on milyonu ülkelerine geri mi dönsünler? Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı yapın, geri dönsünler. Suriyelileri memlekete Getiren kim? Hudutta bilirsiniz Ne yazar? Hudut namustur yazar. Değil mi? Hudut namustur. Huduttan elini, kolunu sallaya sallaya kimse geçemez. Ama Erdoğan iktidarında sınır namustur sözü hudut elektir sözüne döndü. Hudut elek oldu. Kim varsa geçiyor. Otobüslerle geçiyor. Akın akın geçiyor. Ya bunun sonu ne olacak? Milliyetçisin ya. Milliyetçilik milletin Türk birliğini sağlayabilmek demektir. Bu milletin bin yıldan fazla zamandır biriktirdiği bu kültürü bozmayacak mı? Dokusu bozulmayacak mı? Bu iş güvenlik sorunlarına yol açmayacak mı? Yarın çetelerle ilgili problemler yaşanmayacak mı? Türkiye’nin dört bir yanında sokaklarda suç çeteleri kol gezmeyecek mi? Gezecek. O zaman gerçek milliyetçiysen Türkiye’yi Suriyeli, Afganlı, düzensiz mülteci akınına teslim edenlere karşı duracaksın. Seninle olmuyor bu iş diyeceksin. Onun için, pazar günkü oylama mülteciler evine dönsün mü?” ifadelerini kullandı.
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ VATAN TOPRAĞINA DÖNECEK
Konuşmasının son kısmında Tezcan “Milliyetçilik teraneleri onların milliyetçilik yalanlarıyla ilgili son bir söz söyleyeceğim. Binlerce yıllık Türk yurdunda, kendi vatan toprağına, kendi bayrağını bırakıp kaçan iktidar Recep Tayyip Erdoğan. Süleyman Şah Türbesi’ni kendi vatan toprağından alıp başka yere kaçıramadılar mı? Tank palet fabrikasını, Türk ordusundan alıp Katarlılara veren anlayış, bize milliyetçilikten bahsedemez. İnşallah Allah’ın izni milletin takdiriyle pazar günü bu millet mazbatayı Kemal Kılıçdaroğlu’na verecek. Süleyman Şah Türbesi vatan toprağına dönecek. Tank Palet fabrikası kendi ordusuna geri gelecek.” Diyerek sözlerini tamamladı.