Dînî tahsil müesseselerimiz yeterli değilse de bir hayli sayıda mevcut. İmam-hatipler, Kur’ân kursları var. Birçok öğrenci geçiyor bu okullardan. Fakat bir kısmı ziyan olup gidiyor. Hâlbuki onların gönlüne tohum ekilmiş. Bu tohumlar, niye yeşermemiş, niçin filizlenmemiş? Çünkü yeterli ihtimam görememiş. Sulakyurt’ta böyle bir gençle tanıştım. Salih HANCI; 1977 yılında tayin edildiğim Ankara’nın Sulakyurt adliyesinde kâtipti. Ciddî, kendi hâlinde, bilgili, saygılı ama suskun bir arkadaştı. Küçük bir kasabanın adliyesi olduğu için, başka bir mahkemenin kâtibi de olsa dikkatimi çekmişti. İmam-hatip mezunu olmasına rağmen, maalesef hiçbir hâli bunu yansıtmıyordu. Topluma kırgın gibiydi, kimseyle fazla bir diyaloğu yoktu. Sebebini araştırdım: 1970 yılında Sivas…
Haberin Detayı