Dînî tahsil müesseselerimiz yeterli değilse de bir hayli sayıda mevcut. İmam-hatipler, Kur’ân kursları var. Birçok öğrenci geçiyor bu okullardan. Fakat bir kısmı ziyan olup gidiyor. Hâlbuki onların gönlüne tohum ekilmiş. Bu tohumlar, niye yeşermemiş, niçin filizlenmemiş? Çünkü yeterli ihtimam görememiş. Sulakyurt’ta böyle bir gençle tanıştım. Salih HANCI; 1977 yılında tayin edildiğim Ankara’nın Sulakyurt adliyesinde kâtipti. Ciddî, kendi hâlinde, bilgili, saygılı ama suskun bir arkadaştı. Küçük bir kasabanın adliyesi olduğu için, başka bir mahkemenin kâtibi de olsa dikkatimi çekmişti. İmam-hatip mezunu olmasına rağmen, maalesef hiçbir hâli bunu yansıtmıyordu. Topluma kırgın gibiydi, kimseyle fazla bir diyaloğu yoktu. Sebebini araştırdım: 1970 yılında Sivas…
Haberin DetayıMehmet Mencet
Fânî dünyadayız. Bu misafirhânede ev sahibi edâsıyla hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşayıp gidiyor, ömür defterini, silinip işe yaramayacak detaylarla dolduruyoruz. Yanımızda götürüp sunduğumuz kaç satır var acaba? İbrahim Ethem Ağabeyimiz bize yokluğuyla ve vedâsıyla ders verdi âdeta. Çevresinde sevilen, sessiz, mütevâzı, herkese saygıyla bakan bir gönül eriydi. Gönül sohbetlerini hiç kaçırmazdı. 1980’li yıllarda Antalya’da Tugay Komutanı olarak vazife yapıyordu. 12 Eylül olmuş, dönemin Devlet Başkanı, İbrahim Ethem Ağabeyimizi Ankara’ya çağırıp; “–Sen bir paşasın. Cumaya camiye resmî kıyafetinle gidiyormuşsun. Resmî elbiseni değiştir, öyle git!” diye uyarıyor. Paşamız; “–Vakit dar oluyor, eve gidip gelmek zaman alıyor, ne sakıncası var?” deyince; “–Hayır böyle resmî elbiseyle…
Haberin DetayıMetrajı belli olmayan bir makara… Ömrü böyle anlatıyor büyüklerimiz. Hayat yolculuğunda, hepimizin çizilmiş bir kaderi var: Doğum, ölüm, geçinme derdi, meslek seçimi, evlilik, çocuklarımızın gelecek endişesine bir de dünya sevgisi, nefis ve şeytan eklenince, insanoğlunu zorlu bir mücadele bekliyor. Daima uyanık, murâkabe dolu bir hayat yaşayabilene ne mutlu! Ömre en güzel istikamet verenler ise insanın hayat boyu karşılaştığı güzel insanlar, Allah dostları… 1965 yılında liseyi bitirdiğimde 8 seçenekli üniversite imtihanı vardı. Memleketim Keskin’de, esnaf bir babanın 7 çocuğundan biriydim. En büyük evlât olunca; hem sorumluluk, hem de avantaj içindeydim. Babam Kızılırmak kenarında, yetim olarak…
Haberin DetayıEmekli hakim Mehmet Mencet, görevi boyunca başından geçen anılarını ve hafızasına kazınan davaları "Emekli Bir Hakimin Hatıralarıyla; Anadolu İrfanı" isimli kitabında anlattı.
Haberin Detayı1300 FETÖ tutuklusunun kaldığı Keskin T tipi cezaevi 2. Müdürü Zafer Çolak darp edildiği ve daha sonra ise kalçasından vurularak yaralandığı belirtildi. Sosyal medyada yayınlanan videoda, Keskin T tipi cezaevi 2. Müdürü Zafer Çolak kırsal bir alanda önce sopa ile dövüldüğü Daha sonra kalçasından vurulduğu iddia edildi. Keskin T tipi cezaevi 2. Müdürü Zafer Çolak’ın sağlık durumu hakkında henüz bir bilgiye ulaşılamadı., Çolak’ın FETÖ’cü mahkumlara imkan sağladığı ve onlara iltimaslar geçtiği için vurulduğu iddia edildi. Edinilen bilgiye göre, Cezaevlerine gönderilen mektuplarla, zanlıların birbirlerine gönderdikleri notlarla anlatılan rüyalarla FETÖ mehsuplarının moralleri yüksek tutulmaya çalışılmış.Bu mektupların kaynağı ise Keskin T tipi cezaevi gösterilmişti. Kırıkkale’deki Keskin T tipi cezaevinde…
Haberin DetayıMehmet Mencet E.Hakim HIRSIZLIK Kozan’da gönlü rûhâniyetli bir ablamız vardı. Bir gün eve telefon açmış, hanıma demiş ki: “Sana bir sır vereceğim ama vakti gelmeden kimseye söyleme! Gaybı Allah bilir. Mehmet Bey kardeşimin başına bir hâdise gelecek. Belki burada, belki de tayin olup gittiğiniz yerlerde. İşi ile ilgili; ama bu olay olduğu zaman sakın üzülmesin, merak etmesin, ona zarar gelmeyecek. Ama sakın kendisine bir şey söyleme. Hâdise meydana geldiğinde açıklar, teselli edersin!” diye tembih etmiş. Tabiî benim haberim yok. Aradan bir yıl geçmiş. Pazartesi sabahı hazırlanıp çıkacağım sırada kalemden aradılar. Hırsızlık olmuş; “Kalem ve sizin odanız açılmış.” dediler. Bir gün…
Haberin DetayıHayat Yolculuğunda UNUTAMADIĞIM KARELER -5- Mehmet MENCET E.Hakim 1988 yılı Temmuz ayında Adana Kozan’a tapulama hâkimi olarak tayinim çıktı. Kozan, dağ etrafına kurulmuş tarihî bir ilçe. Eskiden her yerde lojman olmuyor, adliyeler yetersiz kalıyordu. Nüfusun hızla artması, şehirlerin kalabalıklaşması dolayısıyla, dâvâ sayısının artması; bina ve personel ihtiyacını karşılamıyordu. Bir yere tayin olduğumuz zaman, ilk sorduğumuz; «Lojmanı var mı?» sorusuydu. Çünkü bu günkü kadar kiralık evler yoktu. Hele küçük kasabalarda, herkes kendi ihtiyacına göre ev yaptırıyor, fazlasına gerek duymuyordu. Yüksek kira vermeye râzı olsanız bile yine de ev bulamıyordunuz. Mesleğimiz açısından da bir ev sahibimiz olsun istemiyorduk. Günün birinde mutlaka işi…
Haberin Detayı