tükettiğim 55 sene de,
Millet adına millet malını,
Kontrol,
Sevk,
Ve
İdare yetkisini uhdesinde bulunanlara güvenirdik (m) hep!.
Liyakatin eğitimleri olduğuna inanır(-inandım),
Tecrübe olmazsa olmazları derdik(-dedim)!..
Bencillik, vurdumduymazlık, savurganlık lügatlerinde olmazdı…
Bilgi en önemli şeydi…
Emindik ki,
Eğitim ve tecrübe yıllar içinde edinilmiş bilgi ile yan yana geldiğinde kullanılan kamu kaynakları yine kamu yararına harcanırdı o insanlar tarafından.
Düzenli şekilde hesaplar verilir,
Alınır,
Verip alamayandan nedeni sorulur, muhakeme edilir,
Aykırı görülen işlemlerin faturası herkesin önüne konurdu!..
Tarihimizle,
Ve devlet olmamızla,
Ve vatandaş olmamızla,
Ve Türklüğümüzle gururlanır, övünürdük sayelerinde…
İçlerinden birkaç çürük elma çıksa da devlet hiyerarşisini bilen, liyakat sahibi, oturduğu koltuğu her anlamda doldurabilen insanların çokluğu rahatlatırdı milleti.
Şimdi!..
Şu an!..
Günümüzde:
Övünülecek bir şeyimizi koymadılar!..
Gururda öyle!
Herkes bir şey oldu, herkes her şeyi bildi,
Nedense işine gelmeyeni anlamadı, anlasa da merak edilen sorular karşısında ise “ lal” oldu.
“Ali ağam söylüyor, ense kökü! Dinliyor” misali!..
Halkın haber alma hakkı olduğuna inanarak sorular soruyoruz makamı ellerinde tutanlara, açıklama istiyoruz, takipçisi olmaya çalışıyoruz milletin vergisinin nerelere harcandığı noktasında!..
Ses yok!..
İster istemez akla her şey gelebiliyor!..
Acaba kamu kaynakları imza sahiplerinin kişisel çıkarları için mi kullanılıyor?
Sormayalım mı!..
Haber71 yine müthiş bir habere imza atmış geçtiğimiz hafta.
Kuruluşundan günümüze değin hak ettiği yere ulaşabilmesi için herkesin elini taşın altına koyduğu ilim yuvamız Kırıkkale üniversitesinde yaşanan tuhaf, akçeli-hatırlı, işlerin dedikodusu! ile ilgili…
Kimden öğreneceğiz konuşulanların doğru olup olmadığını?
Bir işin “şüyu buyun’dan” kötüdür misali,
Haksızlık ve suiistimal kadar kötü değil mi suskun kalmak?
Sayın rektör,
Sorulan sorulara açık ve net bir şekilde neden cevap vermez acaba?
Neden kaldırmaz insanların beyinlerinde oluşmuş sis perdesini?
Gel de geçmişe yanma şimdi!..
Bu kadar duyumdan sonra nurlar içinde yatası bekçi başı Ali dayı sağ olsaydı, tek başına üniversiteye gider, rektör beyin karşısına geçer, tüm soruların cevaplarını alır gelirdi.
Gelirken de,
Haksızlık varsa, yapanın yapıştığı yakasını da beraberin de getirirdi!..
Not: ALİ dayı ilk mektep mezunuydu… hiyerarşide en sondaydı belki ama (zurnanın son deliği beklide!) yemezdi, yedirmezdi kimseye devlet-millet malını..