Kırıkkale Üniversitesi Münazara ve Farazi Dava Topluluğu tarafından Hukuk Fakültesi Kocatepe Salonu’nda “Tarihsel Süreçte Ermeni Sorunu ve Türk – Ermeni İlişkileri” konulu konferans düzenlendi.
HABER: TAHİR ERDEM
Gazeteci, tarihçi ve yazar, Türk Ermeni Konusunu Araştırma Vakfı (TEKAR Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Arif Demirer ve Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ozan Can’ın konuşmacı olarak yer aldığı konferansa akademik ve idari personelimiz ile çok sayıda öğrencimiz katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan program, Münazara ve Farazi Dava Topluluğu Başkanı Kürşat Kozan’ın açılış konuşması ile devam etti. Kürşat Kozan konuşmasında, “ Bugün burada bizlerle olduğunuz için hepinize teşekkür ederim. Günümüzde Ermeni lobisi tarafından ısrarla gündemde tutulmaya çalışılan sözde soykırım iddialarını konuşmak ve tarihsel gerçekleri anlatmak üzere aramızda bulunan Sayın Mehmet Akif Demirer’e ve Sayın eşine özellikle teşekkür etmek isterim. Umarım bizler için faydalı bir konferans olur” dedi
Bilgi ve tecrübelerini paylaşmak üzere Kırıkkale Üniversitesi’ne gelen Mehmet Arif Demirer’e teşekkür eden Münazara ve Farazi Dava Topluluğu Akademik Danışmanı Prof. Dr. Ozan Can, “Değerli misafirlerimiz ve öğrencilerimiz hepiniz hoş geldiniz. Bugün konuşacağımız Ermeni sorunu önemli bir konu. Çünkü yurtdışına çıktığınızda toplam nüfusu 1 milyarı aşan yaklaşık 35 devlet, atalarımızı soykırımcı olarak ilan etmişler. Bu iftiraya karşı bilinçlenmemiz gerektiği için bu konferansı düzenledik. Yaşları 85’e yaklaşmış Sayın Mehmet Akif Demirer’i ve Sayın eşini bu soğukta Ankara’dan getirenin ne olduğunu sorarsak bunun cevabı para, şan-şöhret, kariyer vs. gibi şeyler olamaz. Bunun nedeni vatan aşkıdır. Siz öğrencilerimizin kalbinde de bu aşkın olduğuna inanıyorum. Dilerim ki bu aşk kalbinizde daha da artsın” dedi.
Sözde soykırım iddialarının hukuki boyutuna değinen Prof. Dr. Ozan Can, “1948 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde soykırım suçunun önlenmesine ve cezalandırılmasına dair bir uluslararası sözleşme kabul ediliyor. Hukukçular olarak kanunların geçmişe yürümediğini biliyoruz ancak 1948 tarihli soykırım anlaşmasının hükümlerine göre 1915 yılında yaşanmış olaylara göre bizi soykırımcı ilan ediyorlar. Bu olaylar kesinlikle soykırım değildir. Hani kanunlar geçmişe yürümezdi? Hani Roma Hukuku’ndan bu yana dünyaya ‘kanunlar makable şamil olmaz’ diye söylüyordunuz. Bu sözleşmenin ikinci maddesine dayanarak grubun bütünüyle veya kısmen fiziksel varlığını ortadan kaldıracağını hesaplayarak yaşam şartlarını kasten değiştirdiniz diyorlar. Dönem itibariyle bölgede Ermeni çeteler hareket halinde. Askerimiz yok ve halk korumasız. Osmanlı Devleti halkı korumak için sevk ve iskan kanunu çıkartıyor. Sevk edilenlere yer yurt veriliyor. Soykırım yapacak bir devlet kanun çıkartır mı? Bu tehcir kanunu değildir. Sevk ve isyan kanunudur. Ayrıca böyle bir suç için kast unsuru gerekir. Burada kast unsuru da yoktur. Kanuna dayalı olarak sadece Doğu Anadolu bölgesindeki vatandaşlarımız sevk edilmiştir. Adana, Trakya ve İstanbul’daki Ermeni vatandaşlarımız yerlerinde kalmışlardır. Madem soykırım yapılacak, neden böyle bir ayrım yapılıyor? Ermeni lobisi ve destekçileri bu durumu uluslararası mahkemelere taşıyamıyorlar ancak kaçak dövüşerek parlamentolarda bu kararları tanıtıyorlar. Hukuki boyutuyla durum bu şekildedir. Tarihi boyutunu da Mehmet Arif Demirer beyefendi anlatacak. Hepinize teşekkür ederim” şeklinde konuştu.
Türk – Ermeni ilişkileri ve Ermeni sorununun tarihi boyutunu anlatan Mehmet Arif Demirer, “13 gün sonra 84 yaşında olacağım. 77 kitabım var. Bu yaşımda Ankara’dan buraya neden geldiğimi sizlere şu şekilde anlatayım: Katil zanlısı, gerçekte öldürmediği ancak öldürdüğü iddia edilen kişiyi eğer bulup getirirse ne olur? Serbest kalır değil mi? İşte bizim bugünkü dersimiz bu arkadaşlar. Biz uzun süreden bu yana çeşitli nedenlerle katil zanlısı iken üstüne bir de hüküm yedik. Hem de nesilden nesile, babadan oğula devam eden bir hükümlülük. Dünyadaki 2.2 milyarlık Hıristiyan dünyanın 1.4 milyarı bizi hükümlü ilan etmiş. Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Rusya, Meksika, Almanya ve Fransa başta olmak üzere 30 kadar ülke parlamento kararı ile bunu kesinleştirmiş. İddianame şu: “Türkler, 1.5 milyon Ermeni’yi öldürdü. Soykırım yaptı” Türkiye bu durumdan çıkabilir ve çıkmalıdır da. Bunu anlatmak için bugün buradayım. Ağustos 1914 yılında Taşnak partisi, Türk’e düşman olan Rus’un ordusuna her şekilde yardım edeceğine dair kongrede karar alıyor. Eylül 1914 itibariyle isyan hazırlığına başlıyorlar. Ermeniler, Ruslardan alınan silahlarla taburlar halinde eğitim görüyorlar. Başlarında da eski Osmanlı mebusu Pastırmacıyan var. Daha savaş yokken savaş, isyan hazırlığına başlıyorlar. Sarıkamış harekatında çok sayıda askerimizin şehit olması ve Gelibolu’da devam eden savaş nedeniyle asker sayısının az olduğu Doğu Anadolu isyan arenası haline geldi. İsyan Van ağırlıklı olarak nisan ayında başlıyor. 1 ay sonra Ermeniler, Van şehrini Ruslara teslim ediyor. 27 Mayıs 1915 yılında Talat Paşa ‘zarureti harbiye’ diyerek sevk ve iskan kanununu çıkartıyor. Vatana ihanet edenleri kurşuna dizmek mümkün ama Osmanlı onları asker eşliğinde başka bir vilayetine gönderiyor. Sınır dışı etmiyor. Yani deportation değil relocation yapıyor. Bu çok önemli. Savaş bölgesi dışına çıkarıyor. Bütün kitaplarımızda bu tehcir kanunu diye geçiyor. Tehcir demek deportation demektir. Hudut dışına göndermek demektir ama Osmanlı Devleti o kişileri sınır dışı etmedi. Ülke içinde başka yerde iskan etti” dedi.
Sözde soykırım iddialarını çürütmek için elimizde yeterince belge olduğunu ifade eden Demirer, “Bu belgeleri maalesef kullanmıyoruz. Bu belgeleri kullanmamamız çok büyük bir yanlış bence. Dış politikamızı en iyi bilen kişilerden biri olan 99 yaşındaki Şükrü Elekdağ bana dün bir mail attı. Elekdağ, bu asılsız iddiaların dış politikamızın ana eksenlerini ipotek altına aldığını, elimizi kolumuzu bağladığını ifade ediyor. Dış politika, televizyonlarda değil kapalı kapılar arkasında konuşulur. Orada da farklı şeyler dönüyor. Ben de sizlere bir öneriyle geldim. Sizin topluluğunuz ile bizim vakfımız arasında bir köprü kuralım. Bu köprü ile bu eksikliği giderelim. Yeter ki bu azmi gösterelim. Milletimize yardım edelim. Soykırım belasından kurtulmanın tek yolu bu konunun üstüne gitmektir. Ben elimden geldiğince çalışmalarımla katil olmadığımızı ispat etmeye çalıştım ve belgeledim. Bunları alıp suratlarına çarpacağız arkadaşlar. Emperyalist güçlerin Türk karşıtlığı ve Sevr’i hortlatma çabaları var. Bu coğrafyayla ilgili kirli emelleri var. Onun için hazırlıklı olalım ve elimizdeki bütün bilgileri paylaşalım. Siz de bu bilgileri alın, özümseyin ve kullanın. Benim sizlere vermek istediğim mesaj budur.” şeklinde konuştu.
Mehmet Arif Demirer, konuşması sonrasında öğrencilerimizin sorularını cevapladı. Program, Münazara ve Farazi Dava Topluluğu Başkanı Kürşat Kozan’ın Mehmet Arif Demirer’e teşekkür ederek plaket vermesi ve günün anısına hatıra fotoğrafı çektirilmesi ile sona erdi.