Anadolu’da bir söz vardır: “Yalanı öyle güzel söyler ki kendi de inanır.” Hepimizin hayatında bu tanıma uyan birileri olmuştur. Belki bir arkadaş, belki bir tanıdık… Sürekli olayları çarpıtan, olmayanı olmuş gibi anlatan, hatta kendi hayal ürünü olan hikâyelere kendini inandıran insanlar… Bu kişilerin davranışları, sıradan bir yalan söyleme alışkanlığı değil, tıbbi bir rahatsızlığa işaret eder: Mitomani.
Mitomani ve Vefasızlık: İnsan İlişkilerinin Gizli Düşmanları
Mitomani, kişinin sürekli yalan söyleme ihtiyacı hissettiği bir rahatsızlıktır. Öyle ki, bu yalanlar zamanla gerçeğin yerini alır ve kişi kendi uydurduğu senaryolara inanır. Uzmanlara göre, bu hastalığın tedavi edilmemesi durumunda kişi daha ciddi psikolojik sorunlara, örneğin nevroz gibi ağır durumlara sürüklenebilir.
Tanıdık Bir Hikâye
Geçtiğimiz günlerde şehrimizde, bu duruma uyan bir vaka gündemime geldi. Boyu 1,60 civarında olan, çevresindeki insanlara sürekli abartılı ve uydurma hikâyeler anlatan bir tanıdık… Yakın çevresi rahatsız ve çaresiz. Ancak bu kişinin sadece mitomaniyle değil, bir başka hastalıkla daha mücadele ettiğini fark ettim: vefasızlık.
Vefasızlık: Unutulan İyilikler, Görmezden Gelinen Emeğin Bedeli
Bir atasözü der ki: “Kör kuyuyu kazanın, üstüne bir tas su döken olmaz.” Vefasızlık da böyledir. İnsan, kendine yapılan iyilikleri unutur, sırtını döner ve bir zamanlar elini tutan kişileri hiçe sayar. Vefasızlığı huy edinenler, sadece başkalarına değil, kendi vicdanlarına da yabancılaşır.
Bir başka güzel kıssa şöyle der:
“Köpeği beslersen sadık olur, insanı beslersen sırtını döner.” Bu acımasız gerçek, vefasızlıkla karşılaşan pek çok kişinin kalbinde yara açmıştır. Kendine iyilik edenin hatırını unutmak, nankörlüğün ta kendisidir.
Mitomani ve Vefasızlık: Tehlikeli Bir İkili
Düşünün, bir insan hem mitomani hastası, hem de vefasızsa… Bu kişi, sadece olmayan olayları anlatmakla kalmaz, bir zamanlar iyilik gördüğü insanları da küçük düşürmekten çekinmez. Onun dünyasında, gerçekler yoktur. Ona yardım eden eller bile unutulmuş, yerini çarpıtılmış hikâyeler almıştır.
Çözüm Nerede?
Bu tür rahatsızlıklarla mücadelede doğru adres bellidir: profesyonel destek. Şehrimizin ilk ve tek özel hastanesi olan Yaşam Hastanesi, bu konuda uzman kadrosuyla öne çıkıyor. Hastane sahibi Ömer Akçelik Bey, sağlık alanındaki tecrübesi ve hayırsever kimliğiyle bu meselede çözüm sunabilecek önemli bir isim.
Hacı-Hocalık mı, Tıbbi Çözüm mü?
Bu noktada akıllara halk arasında yaygın olan “hacı-hoca” yöntemleri de gelebilir. Öyle ki, şehirde “nefesi güçlü” bir hoca varsa ben bilmiyorum ama o konuda yardımcı olacak bir büyüğüm var onun (Reis) Ahmet Pehlivanlı ) kesin nefesi güçlü bir tandığı vardır.Ancak bu durum, sadece manevi bir mesele değil; tıbbi bir vaka. Ve bu yüzden profesyonel yardım şart.
Son Söz
Eğer çevrenizde hem yalanlarıyla hem de vefasızlığıyla sizi inciten birisi varsa, onu hafife almayın. Onu doğru yola yönlendirmek, önce tedaviye teşvik etmek gerekir. Çünkü unutmayın:
“Vefasız dost, açık düşmandan beterdir.”
Ve bu iki tehlikeden biri tedavi edilmezse, insanın çevresine ve kendi ruhuna verdiği zarar büyümeye devam eder.
RCM – Haber71.net