Gerek çevremizde, doğada, iş hayatında ve gerekse siyasi platformda kimin neye yakışıp yakışmadığına azda olsa dün dikkat çekmeye çalıştık.
Atladığımız ve hatta yakışıp yakışmayan sıralamalarını çoğaltabileceğimizi de izah ettik.
Birkaç örnekle devam edecek olursak, Devlet adamlığı sıfatı Devlet Bahçeliye yakışıyor mesela.
Gerek üslup ve gerekse ağırlığı bakımından Bahçeli gibi Beşir Atalay’a da yakışır Köşk.
Her ne kadar siyasi bir kimliği olmamasına rağmen siyasi kulislerde köşk için ismi geçen İlker Başbuğ yakışmaz mı?
Dış işleri Bakanı Ahmet Davutoğlu örneğin.
Köşk’e abes mi olur, oda yakışır tabi.
Deniz Baykal Köşk için pek uyumlu karşılanmaz da,
Bülent Arınç siyasi bir kimlik olur.
Diyeceksiniz ki, köşk gelenekleri bakamından Demirel siyasi bir kimlik değil miydi?
Peki, Turgut Özal!
Her ikisi de Başbakanlık yaptı.
Gerek Başbakan iken ve gerekse Cumhurbaşkanı iken bulundukları koltuğu doldurdular.
Türkiye’nin dışa temsili noktasında hafif karşılanmadı anlayacağınız.
Mehmet Ali Şahin’i düşünün, yakışır mı yakışmaz mı bir anlam katmak zor.
Ali Babacan ise köşk için genç kalır, oturaklı olmaz da, Abdullatif Şener yakışır.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimi esasen siyasi bir zafer kazanmaktan ziyade Türkiye’nin vitrini, Türkiye’nin ağırlığının hissettirilme meselesi olarak düşünülmelidir.
Yakışan da budur.
Çıkarılması gereken sonuç şudur.
-Köşk seçimi siyasetten uzak kalmalı.
-Türkiye’nin en iyi şekilde temsili için en ideal aday gelmeli.
-Oturup katlığı, söylediği ve konuştuklarıyla ağırlığını hissettirmeli.
-Her düşünce ve görüşe açık olmalı, adil davranmalı.
-En azından bir yabancı dil bilmeli.
-“A” partiye ne kadar uzaksa “B” partiye o adar yakın olmamalı.
-Abi olmalı, hami olmalı, hoşgörü sahibi olmalı.
-Siyaseti iyi okumalı ama siyasete siyasetçiye yakın durmamalı.
-Halk adamı olmalı, halkın dilini anlamalı.
-Halkın gönlünü okumalı,gönlüne girmeli ayrıca.
-Vicdanı sahibi olmalı da, vicdansızlığa taviz vermeli.
Sizinde katılacağınızdan eminim ki, bu özelliğe sahip herkese yakışır köşk.