Birkaç gün evvel Bursa barosu öncülüğünde Türkiye geneli baroların katılımıyla bir çocuk hakları çalıştayı gerçekleştirildi. Çalıştayın amacı çocuk hak ihlallerinin önüne geçilebilecek bir ilk adım bildirgesi yayınlamak ve çalıştayda alınan kararları bilfiil yerine getirmekti. Evlatlarımız için korunaklı alanlar inşa etmekti.
Kırıkkale Barosu Çocuk Hakları Komisyonu olarak biz de katıldık, oldukça faydalı ve uygulanabilir kararlar aldık.
Çalıştayın ortasında kardeşimden mesaj aldım. Mesajda diyanetin yayınladığı bir görüş yer alıyordu. Ve şunu diyordu:
“…Bazı mezheplere göre babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikaha bir etkisi yoktur. Hanefilere göre ise babanın kızını şehvetle öpmesi, kızına şehvetle sarılması durumunda, kızın annesi babaya haram olur. Ancak bu tür sonuç doğuracak tutmanın, teni tenine değerek olması ya da altının sıcaklığını iletecek kadar ince bir örtüden olması gerekir. Kalın elbisesinden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek şehvet duymak bu tür bir haramlık oluşturmaz.”
Ben bu yazıyı oluşturmak için yukarıdaki cümleleri yazarken bile utandım. Çalıştayın ortasında okurken de bir an başım döndü. Çünkü tam o esnada yaşam hakları ihlal edilen çocuklardan, her an ve her gün şiddete uğrayan çocuklardan, tecavüze uğrayıp ölen el kadar bebeklerden bahsediliyordu. Neler yapabileceğimizden… Ve bunu nasıl olur bilmem ama bir şekilde önlememiz gerektiğinden…
Dünyanın çok da güzel bir yer olmadığında hepimiz hemfikiriz. Rize Kızılay Şube başkanı Mehmet Nuri Gezmiş’in haberini de çalıştaydan dönüş yolunda okudum. Hemen altında ‘Kuran kursunda tacize 24 yıl ceza’ diye başka bir haber vardı.
İnsan, sadece ‘çocuk pornosu, çocuğun cinsel istismarı’ laflarını duyunca bile irkiliyor ama baba ile kızı yan yana olunca, bu açıklamayı yapan adamların çoğunun hacı, hoca ve baba olduklarını düşününce daha da tuhaf bir tiksinti duyuyorum. Burada dini suçlamak doğru olmaz ama neden bu insanların istatistiksel olarak dini kullandıkları bence bir araştırma konusu olmalı.
Çünkü görüşü dile getiren kurumun vasfına baktığınızda, gözünüzün önüne, değil din adamı, insan bile olamayacak mahluklar geliyor!
Bakınız her şeyi bir derece anlayabilirim. En azından mantığa bürüyebilirim. Savaşı bile… Silahları, ölümleri… İdeolojiler, dinler ya da güç ve para için ülkelerin birbirlerini yemelerini..
Kabul etmek istemem ama yine de insan ilk var olduğundan beri dünya güç etrafında dönmüş; gerek eğlence, gerek para, gerek ırk sebebiyle insanoğlu birbirini binlerce yıldır yok etmekte. Bu durum acı, onaylanamaz ama ne yazık ki gerçek.
Fakat lütfen dünya zaten yeterince iğrenç bir yerken kimse bana babanın çocuğuna şehvet duyması demesin! Bana diyanet denilen ve artık iğrençlik düzeyini zorlayan üç beş pisliğin böylesi bir hususu tartışmaya açmasından bahsetmesin!
Dünyada çocukların ‘Seks işçisi’ olarak çalıştırılmasını, böyle bir sektör olmasını, o çocukların kaçırılıp, alı koyulup, koskoca insanlar tarafından tecavüze ve tacize uğramasını ve muhtemelen sonra ölmelerini, öldürülmelerini anlayamam ben! Bir çocuğun böyle bir şey yaşaması hayal edilemezken diyanet denilen kurumun aşağılık bir soruyu cevaplamasıkorkunç bir şey!
Ve ar duygusu zerre kalmamış bu insan müsveddelerine sesleniyorum: Çalın, çırpın, benim alnımın teriyle kazandığım rızkımı alın ama sakın o kokuşmuş zihniyetinizle baba-evlat kelimelerinin yanına şehvet duygusunu getirmeyin! Biz zaten yeterince adaletsiz ve hoyrat olan bu dünyada bir çocuğu bile kurtarsak kar diye bakarken siz çocukları sapıklıklarınıza alet etmeyin!Karşınızdayız, karşınızdayım. Ve sizin lanetlenecek görüşünüze karşı vereceğim mücadelede her türlü bedeli ödemeye hazırım. Bu da böyle biline…