Kelime anlamı olarak cumhuriyet; ulus egemenliğine dayanan bir devlet yönetim sistemidir. Bu sistemin olmazsa olmazı, yöneticilerin seçim yoluyla başa gelmesidir. Avrupa’da Rönesans ile temelleri atılan, Fransız İhtilali sonucu ulus devlet anlayışının gelişmesiyle düşünceden uygulamaya geçmiş olan cumhuriyet, 19. yüzyıldan itibaren birçok Batılı ülkenin yönetim şekli olmuştur.
Tarihin en eski ve en köklü milletlerinden olan Türk milleti, İslamiyet öncesinde dünyaya hâkimiyet, İslamiyet sonrası ise cihat düşüncesiyle geniş coğrafyalara ve buna bağlı olarak pek çok millete hükmetmiş. “Tanrı kut” töresi gereği kendilerini idare eden han, hakan, kağan ve sultanlarını bu yetkiyi yaratıcıdan aldığı düşüncesi ile sorgulayıp tartışmamıştır.
Batı’da yayılan cumhuriyet, Osmanlı İmparatorluğunu da etkilemiş, Sened-i İttifak, Tanzimat Fermanı, I ve II. Meşrutiyet’in ilanı, bu yolda atılan adımların başlangıcı olmuştur. Ancak Avrupa’da başlayan ve üç kıtaya yayılan I. Dünya Savaşı bu adımların durmasına sebep olmuştur.
- Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı İmparatorluğunun fiilen yıkılması yeni kurulan Türk devletinin demokratik, bağımsız, çağdaş ve güçlü bir devlet olarak tekrar doğma hedefiyle ulus devlet fikrinin benimsenmesi, cumhuriyet yönetimine geçmeyi çağın şartları gereği zorunlu kılmıştır.
“Ne mutlu Türk’üm diyene!” diyen, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Türk milletinin kültürel, sosyal, tarihi, geleceği ve idealleriyle bu milletin bir parçası olan herkesin onur ve gurur duyduğu ülkesine Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te Atatürk önderliğinde armağan edilmiştir.
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin de azim ve kararlılığıyla dünyada benzeri görülmemiş bir özveriyle kısa sürede hukuk, eğitim, ekonomi, sosyal, siyasal hayat ve kültür alanında inkılaplar yapılmıştır.
Ulus devlet olarak kurulan bu devletin kurucu unsuru olan Türk milletinin tarihini ve dilini araştırmak üzere 1931 yılında Türk Tarih Kurumu, 1932 yılında ise Türk Dil Kurumu kurulmuştur.
Dünyanın en köklü ve en çok konuşulan dillerinden biri olan Türkçe ile ilgili Mustafa Kemal Atatürk, “Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. ‘Türk milletindenim’ diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz.” diyerek açıkça Türk olmanın en belirgin özelliğinin Türkçe konuşmak olduğunu dile getirmiş, aksi hâlde kişinin Türklüğünde şüphe barındırdığını belirtmiştir.
Dil, milletin tarihini, kültürünü ve değerini yansıtan ortak paydadır. Atatürk, harf inkılabı ve dil kurallarının düzenlenmesiyle Türkçenin yeni medeniyete ayak uydurmasını sağlamıştır.
Geçmişte çaba sarf edilerek hak ettiği değerin verilmeye çalışıldığı köklü bir geçmişe sahip Türkçeye cumhuriyetin 100. yılında da sahip çıkılmalı, o bilinçle Atatürk’ün izinden cumhuriyetin ve Türkçenin korunmasını sağlamalıyız.