“GELECEKLE BARIŞAN, ŞEHİRLERLE YARIŞAN YAHŞİHAN” SLOGANI İLE YAHŞİHAN BELEDİYESİ’NİN EV SAHİPLİĞİ YAPTIĞI “YENİ TÜRKİYE YOLUNDA” İSİMLİ SÖYLEYİŞİ YAYGIN BASININ ÖNEMLİ İSİMLERİNİ BİRARAYA GETİRDİ.
Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert, “Yeni Türkiye Yolunda” isimli söyleyişi de yeni Türkiye’nin asıl hedefinin ülkede yaşayan herkesin hukukunun korunacağı bir sistemle oluşturulması gerektiğini söyledi. Cömert, “Bizim çektiklerimizi, bizim iktidarımızda başkaları çekmesin. İşte asıl hedef bu olmalı. Toplumun tamamını kapsayan herkesin hakkı ve hukukunun korunduğu bir Türkiye olmalı. Bunun için önemli adımlar atılıyor” dedi.
Üst düzey katılım
Kültür Merkezi Salonu’nda düzenlenen söyleyişiye Vali Ali Kolat, AK Parti İzmir Milletvekili MKYK Üyesi Hamza Dağ, AK Parti Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta, Yahşihan Belediye Başkanı Ahmet Sungur, Balışeyh Belediye Başkanı Ali Dedelioğlu, Keskin Belediye Başkanı Dede Yıldırım, Emniyet Müdürü Hasan Onar, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Ev sahibi Yahşihan
Söyleyişi selamlama konuşmaları ile başladı. İlk selamlama konuşmasını Yahşihan Belediye Başkanı Ahmet Sungur yaptı. Sungur, “Değerli milletvekillerimizi, gazetecilerimizi burada ağırlamaktan onur duyuyoruz. İnşallah bu söyleyişimiz ufkumuzu daha da açar ve yeni Türkiye yolunda daha güçlü adımlarla ilerlememize katkı sağlar” dedi.
Yeni Türkiye’nin alt yapısı
Sungur’un ardından kürsüye gelen İzmir Milletvekili Ak Parti MKYK Üyesi Hamza Dağ, yeni Türkiye’nin alt yapısının yeni anayasa ile oluşturulacağını ifade ederek şunları söyledi; “Önümüzdeki süreçte çok daha üzerinde yoğunlaşacağımız, alt yapısını hep birlikte toplumsal bir sözleşme ile oluşturacağımız çok önemli bir süreci yaşayacağız. Ülkemizin değişik kentlerinde yapılacak söyleyişilerde akademisyenlerimizin, gazetecilerimizin katılacağı, düşüncelerini paylaşacağı ve Yeni Türkiye’yi anlatacakları bir süreci yaşayacağız.
“Halkımıza yeni Türkiye’nin sözünü verdik”
Bence yeni Türkiye’nin ilk önemli etkeni toplumsal sözleşme dediğimiz yeni anayasa olacaktır. Biz 2011 seçimlerinde, Yeni Anayasa Komisyonu’nda halkımıza bir söz vermiştik. Aslında bütün siyasi partiler bu sözü vermişti. 2011 seçimlerinden sonra bu konuda çok ciddi bir mücadeleyi parlamentoda vermeye gayret etti. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda partilerin temsilcileri ile birlikte 60 maddede uzlaşıldı. Bu dönemde bu 60 maddeyi meclisten geçirmiş olsaydık, şimdi yeni anayasayı çok daha rahat konuşur olurduk. Bu konuda çok net bir şekilde irademizi ortaya koymamıza rağmen bir karşılık bulduğumuzu söylemek mümkün olmayacak. İnşallah önümüzdeki süreçte yeni anayasayı, ilk defa ferman anayasası olmayan, yukarıda 5-10 kişinin oluşturduğu bir anayasa olmayan toplumun bütün kesimlerini kucaklayan, her türlü vesayete imkan tanımayan bir anayasayı 2015’ten sonra hayata geçirmeyi arzuluyoruz. Yeni Türkiye bu anayasanın üzerine inşa edilecektir diyoruz.
Yahşihan Belediyesi’ne teşekkür
Anayasa dediğimizde; 2011 sürecinde de bunu defalarca tartışmıştık. Anayasanın yola, hastaneye, postaneye bir faydası var mı diye tartışma yaşamıştık. Ben bunu bir hukukçu olarak yorumlarsam; Anayasa’nın her şeye etkisi var derim. Resmiyetini tamamen milletten alan bir devlet olacaksa, bunun başlangıcı anayasa ile olacaktır. Tüm bunları değerli konuşmacılarımız daha iyi ve geniş bir şekilde değerlendireceklerdir. Ben burada bunları konuşmak ve tartışmamıza imkan tanıyan Yahşihan Belediyesi’ne teşekkür ederim”
“Şehirlerle yarışan Yahşihan”
Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta ise selamlama konuşmasında, “77 milyon insanımızın kardeşçe, birlik ve beraberlik içerisinde yaşanılan bir Türkiye ile aynı zamanda da 2023 hedeflerimizde yeni Türkiye yolunda, çevresel sorunlarını çözmüş, yaşanılabilir ve marka şehirleri oluşturmuş bir Türkiye ve gelecekle barışan, şehirlerle yarışan bir Türkiye diyorum” ifadelerine yer verdi.
Yapılan selamlama konuşmalarının ardından söyleyişide söz alan gazeteciler sahnedeki yerini aldı. Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert, Ülke TV Moderatörü Turgay Güler, Star Gazetesi Yazarı Ahmet Kekeç, Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk ve Siyasi Yorumcu Savcı Sayan kültür merkezini dolduran dinleyicilerin karşısına geçti.
“Yahşihan’a kültür merkezi istiyoruz”
Kanal A Televizyonu Moderatörü Özlem Özcan’ın sorularıyla yön bulan söyleyişi, Özcan’ın serzenişi ile başladı. Özcan, “Biz Yahşihan olarak bu söyleyişiye ev sahipliği yapıyoruz ama ilçemizin bir kültür merkezi yok. 17 bin yerleşik nüfusu ve 32 bin öğrencinin yaşadığı ilçemizde kültür merkezimizin olmayışı büyük eksikliktir. Sayın bakan yardımcımız ve valimiz de buradayken bunu söylemek istedim. Umarım mesaj yerine gitmiştir. Bakan yardımcımız ‘Selam verdim, borçlu çıktım’ diye düşünebilir ama bu konunun üzerine gideceğine eminiz” dedi.
“Yeni Türkiye’yi bizim kuşağımız daha iyi farkediyor”
Özcan ilk olarak soruyu Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert’e yönelitti. Cömert “Yeni Türkiye deyince aklınıza nasıl bir Türkiye geliyor” sorusuna şu cevapları verdi; “Yeni Türkiye’yi bizim kuşağımız daha iyi farkediyordur diye düşünüyorum. Biz 60’lardan beri belli karakteri olan bir ülkede yaşıyoruz. Bu karakter biraz Rahmetli Özal döneminde değişti. O zaman yeni bir Türkiye oluyordur diye ümit depreşti insanlarda. Bir de son dönemde Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiyesi diyebileceğimiz dönemde değişti. Eski Türkiye’de birçok şey normaldi. İlk aklıma gelen, mesela karakola düştüğünde dayak yemek normaldi. Bunu kimse sorgulamıyordu. Biz mesela hapse girmeyi fazla umursamazdık. Girer yatardık ama o baş taraftaki işkenceyi düşünürdük. Girdiğin zaman hele de siyasi bir tarafın varsa bir işkence faslı olurdu.
“80’lerde silik bir ülkeydik”
Ben 80’lerde yurtdışına çıktım. O zamanlar silik bir ülkeydik. Aslında doğru dürüst bir demokrasinin olmadığı, ikide bir darbelerin yapıldığı bir Türkiye idik. Yoksul, çok daha yoksul bir Türkiye idik. Yeni Türkiye’yi aslında eski Almancılardan anlayabilirsiniz. Derlerdi ki, yollar, otobanlar var. Havaalanı, uçaklar var. Devlet sağlık hizmetleri sunuyor, sigorta var. Yani bir takım medeniyet göstergelerinden bahsedelerdi. Burada yoktu onlar. Herkes bu hikayeleri ağzı açık dinlerdi. Benim anladığım, yeni Türkiye dediğimiz şey dünyanın geldiği medeniyet seviyesine katılmaktır.
“Kendi yaşadıklarımızı anlatıyoruz”
80 ve 90’larda varolan yasaklar, özellikle bu memleketin, muhafazakar dindar kadınlarının ve erkeklerini rencide eden başörtüsü yasakları. Yani diyelim vatandaşın oğlu şehit oluyor, annesi orduevine başıörtülü giremiyor. Yemin törenine başörtüsü ile katılamıyor. Böyle bir Türkiye… Biz iktidar milletvekili veya bakanı değiliz. Bu fabrikayı, bu yolu yaptılar diye bunları sıralayacak değiliz. Biz kendi hayatımızda yaşadıklarımızı anlatıyoruz.
“Hastaneler hastalıklardan daha ızdıraptı”
Hastalıklarımız oluyor mesela… Evvelce hastaneler büyük sıkıntıydı. Hastaneler ayrıca bir ızdırap veriyordu. Recep Tayyip Erdoğan bu sıkıntıların hepsini hayatında birer birer yaşamış ve tecrübe edinmiş. Meşhur bir hikayesi vardır biliyorsunuz. İstanbul’dan Ankara’ya giderken kaza yapıyorlar. Yaralı insanları, “Siz SSK’lısınız buraya alamayız” diye kapıdan döndürüyorlar. Eğer bunu yaşamasaydı, bunu değiştiremezdi. Deminden beri burada saydığım sıkıntıları, başörtüsü yasağı, imam hatiplilerin marjinalleştirilmesi, dindarların küçümsenmesi gibi şeyleri bizzat yaşadığı için değiştirme ihtiyacı duydu. Çünkü biz baş örtülümüz, başı açığımız bizim aramızda sorunumuz yoktu. Kardeşlerden birisi örtülü biri açık olabiliyor. Kardeşlik arkadaşlık yapılabiliyor. Bunu her yerde yaşanabilir, heryerde paylaşılabilir bir hale getirdiler. Bunların hepsi bizim yaşadığımız şeyler.
“Eski Türkiye’yi anlatmak daha doğru olur”
Burada eski Türkiye’yi yaşamamış gençlerimiz var. Bizim aslında yeni Türkiye’den daha çok, eski Türkiye’yi anlatmamız gerekiyor. Son zamanlarda bir kitap okudum. Ayşe Hümeyra Öktem ile röportaj yapmışlar. Bu hanımefendi 50’lerden 60’lara geçerken başını örtmüş bir kadın. Tıp fakültesini bitirmiş başarılı bir kadın. Zaman zaman röportajlarının bazı yerlerinde dini şeylerle alay edildiğini söylüyor. Birisinin dinle uğraştığı, birisinin akrabasının hoca olduğu durumların sıkıntılı olduğunu söylüyor. Böyle bir noktadan geldik şimdiki duruma. Şimdiki bir durumda özen göstermemiz gereken bir taraf var. Biz zamanında nasıl rencide olduysak, başkalarını rencide etmemeliyiz. Biz haksız yere itildik, kakıldık. Bizi okullardan, hastanelerden ve resmi dairelerin kapılarından döndürdüler. Biz bunu yapmayalım.
“Nihai hedef bu olmalı”
Yeni Türkiye gerçekleşiyorsa bunun nihai hedefi şu olmalıdır. Bizim çektiğimizi başkası çekmesin. Başkaları iktidar olduğunda bizim çektiklerimizi, biz iktidar olduğumuzda başkaları çekmesin. Bunu sağlamak lazım. Azınlık veya çoğunluk bütün farklı grupların, ve bireylerin kendi hak ve hukuklarının iktidar nasıl olursa olsun. İktidara kim gelirse gelsin, bunların hak ve hukuklarının garanti altına alınacağı, kolay kolay ellerinden alınamayacağı bir hukuk nizamı teşkil edilmesi lazım.
“Bu cevaba ulaşmalıyız”
Buna dönük birçok şey gerçekleşiyor. Varacağımız son nokta bu memleketin çocukları için, bu memleketin değişik fikri cereyanlara mensup, değişik etnik kültürlere mensup insanların, hakkım hukukum korunuyor diyebileceği, insanların kendilerini pozitif anlamda eşit göreceği bir ülke olmalı. Yeni Türkiye tamamlandı mı tamamlanmadı mı diye sorduğumuzda bu cevaba ulaşmamız gerekiyor.