Geriye baktığımızda hayata dair o kadar çok alışkanlık ve geleneklerimiz var ki, bugün dahi kopamadığımızı görüyoruz.
Özellikle iç Anadolu bölgesinin insanları ile varoşlar bu konuda daha örnek gösterilebilecek nitelikte.
İnsanın doğumu ile başlayan bu süreç toprağa düşünceye kadar devam ediyor adeta.
Çocuk doğuyor mesela, hadiii hop, gözün aydına.
Çocuk yaşına girmiş, diş çıkartıyor bu defa analı babalı büyüksüne.
Sonra, sünnet faslı.
Ardından asker uğurlamaya.
Bitmiyor elbette.
Devlet işine yerleşti diyelim.
Hadi bakalım bu seferde hayırlı olsun turuna.
Evlenecek ev bark sahibi olacak ya, önce nişan Allahın emri.
Nişanlı görmeye,yüz görümlülüğüne bu sefer.
Ev alındı ise, ev görmek için hayırlı olsuna.
Yani daha bizim görmediğimiz, duymadığımız alışkanlık ve geleneklerimizi varın siz tasavvur edin.
Tabi bu gibi gelenekler muhataplarını mutlu etmiyor diyemeyiz.
Fakat aşırısına kaçınca mesele hoş oluyor demek yanlış olacaktır.
Mesela pekte hoş karşıladığımızı diyemediğimiz alışkanlıklardan biri var.
Seçim sonrası seçilenlere “hayırlı olsun” ziyaretleri.
Biliyorsunuz 30 Mart seçimlerini birlikte geçirdik.
Şimdi bakıyoruz, seçilmişlere ziyaret üzerine ziyaretler yapılıyor.
Ziyaret edenler için yakından belki hoş geliyor olabilir.
Fakat ziyaret edilen seçilmişler için aynı şeyi söyleyebilir miyiz emin değilim.
Zira düşünün bir kere.
Adam seçilmiş, yerine oturacak, temsil ettiği yeri düzene sokacak bir takim çalışmalar yapacak.
Ama ne mümkün.
Akşama kadar gelen gidenden fırsat bulamıyor ki, esas işine dönsün.
Ne demek istiyorum alıyorsunuzdur eminim.
Peki ne demek istiyorum biliyor musunuz?
Gelenekler kaynaşma, yardımlaşma, toplumsal barış, insanı yaklaşım açısından bir gereksinim.
Ancaaaaakkkk aşırısı yoruyor ve hatta gına getiriyor.
Bu bakımdan eminim ki, şu anda seçilen belediye başkanlarının bu konuda pek rahat olduklarını söylemenin mümkün olmadığını üşünüyorum.
Düşünün bir kere; Kırıkkale’de 140 bin civarındaki seçmen Başkana hayırlı olsun ziyaretine gidiyor.
Seçilmişlerin ruh halini siz düşünün artık.