Sobanın kenarına kedi yakışır.
Kapının önüne köpek…
Bahçeye çiçek; doğaya kelebek yakışır.
Denize, sal, kayık; havaya bulut yakışır, güneş yakışır.
Zengine kürk; fakire pas ballık yakışır.
Ağaca yaprak, kuş, böcek yakışır.
İnsana olana doğruluk dürüstlük yakışır.
Avukata, hakime cübbe; doktora beyaz gömlek yakışır.
Müslüman’a ibadet; ateiste, berduşa, sarhoşa isyan yakışır.
Gazeteciye Fotoğraf makinesi yakışır.
Hacıya, hocaya, imama sarık yakışır.
Öğrenciye çanta, öğretmene tebeşir yakışır.
Aslana kükremek, ite havlamak, kurda ulumak yakışır.
Çevremize baktığımızda daha birçok sayıda neyin kime, nasıl yakışıp yakışmadığını sıralamak mümkün…
Mesela Tayyip Erdoğan’a başbakanlık yakışıyor mu, evet.
Ya, Abdullah Gül’e Cumhurbaşkanlığı desek, yakışıyor tabi.
Son günlerde biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı seçimi gündemde.
Cumhurbaşkanı Türkiye’yi temsil ediyor.
Yani Türkiye’nin dışarıdaki vitrini desek yanlış tanımlama yapmış olmayız sanırım.
Bu yüzden Cumhurbaşkanlığına yakışanı yakışmayanı da önemli…
Yazımıza da işte bu nedenle kime ne yakışır, ne yakışmaz diye başladık.
Dün son dakika haberi olarak medyada haber olarak verildi.
Çiçekçi Kamer Genç, Cumhurbaşkanı adaylığını açıkladı.
Bir iki isim daha var ancak, Meclisin ve Türkiye’nin yakından bilmesi hesabiyle Kamer Genç’i ele alalım istedim.
Önce hitabetine bakalım.
Cumhurbaşkanı olmak için yeterli mi?
Sonra konuşmasına ve Türkçesine, cümle kurma, kelime dağarcığını göz önünde tutalım.
Cumhurbaşkanlığı için cevval mi?
Yaşamını irdeleyelim.
Biliyorsunuz Türkiye’ye “çiçek sulayıcısı” olarak damga vurdu.
Daha dün kadının biri çıktı, Kamer Genç’in sünnetsiz olduğunu söyledi.
Peki, soruyorum şimdi, köşke çıkmak için şaibesiz biri mi?
Uyar mı, uymaz mı, yakışır mı yakışmaz mı?