Eyüp Tekin Yazdı…
Cumartesi günü Ankara, Kızılay Tayfa Kitapkafe’de bir söyleşi gerçekleşti. Öykücü Mahir Ünsal Eriş ve Sinan Sülün, Ankara’daydı. Samimi ve sıcak tavırlarıyla söyleşiyi eğlenceli hale getiren iki abimiz, bize keyifli anlar yaşattı. Gezi’den edebiyattaki yerlerine, yaratıcı yazma kurslarından Bandırma’ya, reklamlarda oynayan edebiyatçılarımızdan blogların edebiyattaki yerine kadar geniş çaplı bir muhtevada söyleşi gerçekleşti.
Belki tanımayanlarımız olabilir. Mahir Ünsal Eriş, yazar olarak kariyerine Afilli Filintalar blogunda başladı, daha sonradan 2012’de “Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde” kitabı geldi İletişim Yayınları’ndan. Ardından da “Olduğu Kadar Güzeldik” geldi. Mahir Ünsal Eriş, öykülerinde anne kavramını oldukça önemser ve anneyi öykülerinin baş köşesine yerleştirir. Edebiyatımızın geçmişinde babanın ne kadar önemli olduğunu düşünürsek, farklı bir bakış açısı Mahir Ünsal Eriş’in öykülerinde görebiliriz.
Öte yandan Sinan Sülün, önceden Hayvan dergisinde muhabirlik yapıyordu. Zipİstanbul dergisinde ise editörlük yaptı. 2011’de ise Sel Yayınları’ndan çıkan Karahindiba kitabı büyük ilgi gördü. Son olarak OT dergisinin son sayısında çıkan yazısı ilginç olduğu kadar komikti de, okumanızı tavsiye ederim.
Söyleşide, ilk olarak Gezi süreci ve bu sürecin edebiyata olan katkıları ele alındı. Bu konuda Sinan Sülün, Gezi’nin bize çok şey öğrettiğini söylerken, Mahir Ünsal Eriş ise, “Gezi’den sonra kaldırımlarda engelliler için bulunan sarı tabelaların üzerine araba park edenlerle kavga eden insanlar gördüm, bizim kendimiz dışında olan insanların da var olduğunu anladık artık dedi. Yerinde bir tespitti bence de. Daha sonra yaratıcı yazma atölyelerinden, edebiyatçıların reklamlarda oynamasının artıları eksileri konuşuldu. Mahir Ünsal Eriş, edebiyat içerikli blogların dergi tekelini kırdığını söyledi, bence de öyleydi, dergilerin yeni yetme yazarların ortaya çıkmasının önemini atlamıyoruz tabii ki, ama sağlam içerikli birçok yazı, dergilerden geri dönüyor bunu biliyoruz.
Tabii İletişim Yayınları’nın konusu geçmeden bu söyleşi olmazdı bence de. Tanıl Bora’nın ve Levent Cantek’in iki abimiz için de önemi büyük. Ayrıca Sinan Sülün, Metin Üstündag’ın da kendisi için önemli olduğunu söylüyor. Hayvan dergisindeki işe alınma sürecini anlattığında bunu daha iyi anladım. Mahir Abi, “Sinan’la bir araya gelip Tanıl Bora’yı överiz.” Diyerekten, onların üzerinde Tanıl Bora’nın nasıl bir etki yarattığını anlayabiliriz.
Sinan Sülün, İstanbul’daki edebiyatçıların Beşiktaşlı, Ankara’dakilerin Gençlerbirliğili olduğunu belirterek, yerinde bir tespitte bulunuyordu.
Mahir Abi’yle konuştuğumda bana şunu söyledi, bu beni çok etkilemişti. “Her metin kendi okuyucusunu bulur.” Hakikaten öyleydi. İnsanlar, kendi zevkleri doğrultusundaki metni buluyordu. O bakımdan, kitleleri etkilemek isteyenlerin edebiyat yerine pazarlama yaptıklarını inkar etmeyiz sanırım.
Söyleşide edebiyatın pazar ile ilişkilerin de konuşuldu tabii ki. Mahir Ünsal Eriş, pazar ilişkileri yüzünden sağlam bir edebiyat eleştirisi olmamasından yakındı. Haklıydı da. Kitap eklerine baktığımızda, kitap tanıtımlarının iyi niyetli yazılar olduklarını biliyoruz, farkındayız. Kitap ekleri bu mevzuları çözme açısından inanılmaz bir rehber. Gazetelerin kitap eklerinin pazar ilişkileri bakımdan kendilerini gerçek bir edebiyat eleştirisine halen hazırlayamadıkları bir gerçek.
Benim açımdan güzel bir söyleşi oldu. Ayrıca zihin açıcı oldu. Ankara’da böyle söyleşilerin çoğalması hepimize daha çok katkı yapacaktır.
Her Metin Kendi Okuyucusunu Bulur http://t.co/JgH1nAa4ie
Her Metin Kendi Okuyucusunu Bulur http://t.co/SLXjW9R2Us
Her Metin Kendi Okuyucusunu Bulur: Eyüp Tekin Yazdı… http://t.co/DC2oXdIpyg