35 lirayken kuru fasulyenin porsiyonu;
Mercimek çorbasının 25,
Kırıkkale Ankara arasının 30,
Samsun sigarasının karaborsada 30 lira olduğu yıllarda (1980) askerlik maaşım,
29 lira, 75 kuruştu…
Onbaşı 32,
Çavuş 34 lira aylık alıyordu rütbeli olarak bizle birlikte sürünmelerine rağmen.
Allah devlete zeval vermesindi,
Bozdur bozdur harca babından yani!..
Şahsen ben,
Ay başı gelsin istemezdim asla.
Çünkü;
Ay başının bize ekstra masraf ekstra külfet getirmesi bir yana, (Mutemedin önünde girdiğimiz maaş kuyruğunu hiç bozmadan: sırasıyla, cam parası, askı parası, top parası, boya parası vs derken üste sekiz-on lira alırlardı.) o gün ekstra idman ve savaş sanatlarını öğretmek için doğruca pentatlon sahasına götürülür kıçımızdan ter akıncaya kadar (kan!) eğitime tabii tutulurduk.
Yorulurduk ama,
Düşünmezdik, böylesi anlamsız şeylerin vatan savunmasına gelen gencecik insanlara neden reva görüldüğünü,:
Allah emretmiş, büyüklerimiz böyle buyurmuş der geçerdik.
Emir vardı demiri kesen,
Boynumuzu kıl addeder önüne uzatırdık…
Ve
Bunu keyfle, zevkle, aşkla. Rekabet halinde yarışarak yapardık.
Ki,
“Askerlik yapmayan adamın adamdan sayılmaması ” o aşkı, o yarışı henüz askere gitmediğinden bilemeyeceğindendi.
Yani,
Allah aşkının vatan aşkı ile, vatan aşkının namus sevdası ile, namus sevdasının insan sevgisi ile yoğrulması ancak askerlikle olacak şeylerdi;
Ve bizlere göre hala da öyle!..
Lakin;
Her şeyin maddiyata döküldüğü şu günlerde,
Bazıları için “askerlik” sadece bir meslek oldu!..
Ve o gözle bakıyor!..
Lokantacı gibi, ayakkabıcı gibi, terzi, tüpçü, mimar, mühendis gibi herkesin olabileceği, bir koyup üç alabileceği bir meslek zenaat, geçim kaynağı gibi yani!..
Bilinçli bir şekilde,
İnsanımız sadece parayı düşünür, para ile konuşur, para ile ölçer, para ile tartar hale getirilmek istendi ve kısmen de başarılı olduklarını görüyoruz!..
Kısaca demem o ki;
Ben gibi düşünenlerin,
Yaşadıklarını-yaşayanları,
Yaşananları gördüklerini söyleyenleri, dinledikten-tanık olduktan sonra, sen sen ol, ve gel;
Henüz ilk ve ortaokul çağında iki çocuğu, kardeşleri, anası, babası, gencecik, varlığına doyamadığı biricik eşi-arkadaşı varken, aldığı emirle gözünü kırpmadan ölüme koşan ve ölen Ömer Halisdemir’in bu işi meslek olarak görmediğini işinin fıtratı sayıp aldığı 4000tl(tahmini rakam) maaş karşılığı yapmadığını, karısını bıçaklayan!(internette dolaşan rivayet) hasbel kader milletvekili olmuş şu anda başbakanlık başdanışmalığı yapan ve milletvekilliği emekli maaşı hariç, milletin vergilerinden 20 bin tl danışmanlık ücreti aldığı rivayet olunan (eski parayla 20 milyar) yavşağa ve kefeni dantellilere anlat nasıl anlatacaksan… Anlat askerliğin bir meslek, iş, zanaat,sadece geçim kaynağı, ek gelir falan olmadığını!..
Ve
Ömer Halisdemir’in para için ölmediğini,
Aklı başında hiç kimsenin para için ölümü göze alamayacağını…
Hadi anlat!..