Et balık kurumu ile başladı özelleştirme furyası.
Ankara’nın göbeğinde, çok kıymetli arazisinin içerisinde,
Türkiye cumhuriyetinin et ve balık ihtiyacını karşılarken,
Belirlediği fiyat ile tekelleşmenin ve halkın kazıklanmasının önünde ki en büyük engeldi.
Senesi önemli değil!.
Seka (selüloz ve kağıt fabrikaları) takip etti onu.
Ecevit ile devletleştirilen bütün madenler,
Kömür ocakları,
Seydişehir alemiyon,
Demir çelik,
Limanlar,
Tüpraş,
Tekel,
Şişe cam,
Bankalar,
Telekom,
Tariş,
Fiko birlik,
Şeker fabrikaları,
Çimento fabrikaları,
Türkiye elektrik kurumu,
Sümer bank,
Tütün işletmeleri vs. ne varsa devlete ait millet malı,
Rekabet ortamı oluşsun halka daha iyi hizmet sunulsun şiarı! İle her türlü kazanımları ve gayrı menkulleri de dahil olmak üzere satıldı.
Milli eğitim ve hastaneler, MKE’ nin büyük bölümü özelleşmedi-satılmadı…
Ancak,
Özelden hizmet almayan insanı devletin okulunda imam dan, hastanesinde mevtadan başka olamayacak noktaya getirildi.
MKE ise apayrı bir dünya oldu.
İşçisi var, memuru var,
Aleti edevatı, çalıştıracak mühendisi, pazarı-piyasası var, dışarıdan hizmet alımı da var!..
Konu:
Sattılar yediler,
Sattılar peşkeş çektiler,
Çalışanlarını ya emekli edip ya köleliğe razı ettiler, insanları aç susuz perişan bıraktılar konusu değil.
Hani diyorum!..
Ora- bura- şura-şora satılacak,
Özelleştirilecek,
Rekabet oluşup başta çalışanları rahat edecek diye diye yine başta satılan kit’lerin çalışanlarından oy almışlar ve iktidar olmuşlardı ya!..
Denilenin hiç birinin gerçeği yansıtmadığını yaşayarak öğrendik….
İlk seçimde,
Bir parti çıksa ve “satılan, atılan, peşkeş çekilen ne kadar kamu iktisadi teşekkülü varsa devletleştireceğim, milletin malı milletin olacak” dese!…
Milletten oy alabilir mi?