Alışık olmadık şekilde kalabalıktı Selanik caddesi o gün.
Dernekten çıktık,
Ne yapacağımıza karar verene kadar üç beş dakika laflayalım dedik Murat’la kaldırımda,
Uyarıldık, genç bir kız tarafından…
“Amca azcık kenarda sohbet etseniz de insanların geçişine engel olmasanız” diye.
O kadar kalaba yani!..
Kahvehaneler,
Pastaneler,
Lokantalar dolu dolu,
Kimi aç karnını bahane etmiş,
Kimi yemek öncesi aperatifi,
Aslında sohbet ediyordu insanlar…
Sadece sohbet!..
Sakarya’ya götürdü ayaklarımız bizi…
Çarlinin yerine!..
Yan masa,
Ön masa,
Arka birkaç masa da üniversite imtihanından çıkmış gençler bira içiyor,
İçerken de soruları tartışıyorlardı.
Bir kaçı televizyona takılmış,
Beygir koşturuyordu tez elden ve zahmetsiz kazanç için.
Herkes kendi aleminde yani.
Kalktık biralarımızı içtikten sonra.
Elimiz arkamızda, metronun soysal çarşısı girişine kadar geldik ki,
Milli eğitim bakanlığının oradan daha önce hiç duymadığımız şiddette bir patlama oldu.
İlk şaşkınlığın ardından koşarak sesin geldiği yere vardım!..
!!!!!!!!
Demem o ki,
Beş-on dakika sonra orda olacaktık, olabilirdik.
Siz-ben-başkaları, herkes olabilirdi.
Kimin ne suçu, ne günahı var ki sivilleri hedef alan böylesi kirli savaşı yaşamak zorunda kalıyoruz, bilmiyorum!
Yaşanan can pazarın da görüntünün korkunçluğuna tanığım ama anlatmayacağım gördüklerimi. Allah, bu türlü manzara ve acıyı kimseye yaşatmasın isterim…
Terör,
Korkmamızı,
Susmamızı,
Pısmamızı,
Sokaklardan çekilmemizi,
Biat etmemizi istiyor…
Etmeyeceğiz!..
İnadına sokaklarda olacağız, inadına cesur olacağız, alışkanlıklarımızdan vazgeçmeyeceğiz.
İnadına memleketimize, inadına vatanımıza, inadına caddelerimize-meydanlarımıza sahip olacağız.
Ve
İnadına barışık olacağız kendimiz ve komşularımızla.