Açtım perdeyi de turnamı gördüm
Dost yüzünden artıyor efkârım, derdim
Yaradan aşkına bir selâm verdim
Turnam ben mahkûmum avcı değilim
Turnam varırsanız bizim ellere
Selâm söylen orda açan güllere
Söyleyin derdimi esen yellere
Turnam ben mahkûmum avcı değilim
Turnam ötmez misin sıla dışında
Hasretlik gurbetlik vardır başımda
Giymişim cezamı şu genç yaşımda
Turnam ben mahkûmum avcı değilim
Yel vurdukça açılıyor sırmalar
Mor zülüfler ak gerdanı tırmalar
Katar katar olmuş gider turnalar
Turnam ben mahkûmum avcı değilim
Bir çift turna gördüm gökte yorulmuş
Avcı vurmuş kanatları kırılmış
O da benim gibi yarden ayrılmış
Turnam ben mahkûmum avcı değilim
Beri gel beri de sıtkı bütünüm
Yanarım yanarım çıkmaz tütünüm
Elleri koynunda ben bir yetimim
Turnam ben mahkûmum avcı değilim
Bazen efkâr gelir bazen gam gitmez
Sılamın üstünde turnalar ötmez
Ele düğün bayram ben de gam bitmez
Turnam ben mahkûmum avcı değilim
TURNAM
Keskin Cezaevinde mahkum bulunan Necati adlı biri gökyüzünde uçan turnaları görünce ailesine duyduğu özlemi selâm olarak göndermek üzere duygularını şiire döker. Ancak bir dörtlük yazabilir. Kendisini ziyarete gelen arkadaşı Hacı Taşan’a bu dörtlüğü verir ve devam ettirmesini ister. Hacı Taşan şiiri tamamlar ve bozlak formunda plağa okur.
Kendisi şöyle anlatır: “Necati adında çok sevdiğim bir dostum vardı. Kırıkkale’de hapse düştü. Bir gidişimde dedi ki “Hacı, eve haber gönderememenin üzüntüsü içinde içerde dolaşırken pencereden dışarı baktım ki havada bir turna kafilesi gidiyor. Duygulandım bir dörtlük yazdım. Şunun sonunu da sen getir.” dedi. Bunun üzerine oturup şiiri tamamladım ve sazımla çalıp söylemeye başladım.”
Bu bozlağın sözleri şöyledir: