Eğitim Sen Kadın Sekreteri Necla Büyükyıldız, “2015 bütçesi ile kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal alanda karşılaştıkları cinsiyet ayrımcılığı pekiştirilmektedir. Bu bütçe kapitalizmin beden ve yeni işgücü rejimi oluşturma politikalarının izlerini taşımaktadır. Bu bütçe kadınları yok sayan savaş ve sermayenin bütçesidir. Ortada bu kadar çok sorun var; ama bu iktidarın bir kadın bakanlığı yok”
BASIN AÇIKLAMASI YAPTILAR
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü kapsamında Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan Eğitim Sen’in kadın üyeleri adına basın açıklaması yapan Büyük Yıldız, “AKP iktidarının ayrımcılık ve eşitsizlik üreten cinsiyetçi politikaları sonucunda bütün bir toplum şiddet sarmalının içine itilmektedir. Bugün 12 yıllık iktidardan beslenen erkek egemen tahakküm en kirli yüzünü; kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz, istismar ve cinayetler olarak göstermektedir” dedi.
“NEFRET CİNAYETLERİ YAYGINLAŞTI”
25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde Mirabel kardeşleri katleden zihniyetin bir benzerinin bugün de kadınların etek boylarından tutun da evlerinin içine kadar yaşamın her alanını denetleme çabasında olduğunu söyleyen Büyük Yıldız, “Aynı akıl her gün beş kadının öldürüldüğü, onlarca kadının taciz ve tecavüze uğradığı, çocuk istismarının son derece korkunç boyutlara ulaştığı gerçeğini yok saymaktadır. Kadına yönelik şiddeti sıradanlaştırmaya çalışmaktadır. 2014 yılının başından bu yana ülkemizde 240 kadın erkek şiddeti ile öldürüldü. Çok sayıda kadın işyerlerinde, evlerinde, sokaklarda erkek şiddetinin farklı biçimlerine maruz kaldı. Çocuk istismarı son derece korkunç boyutlara ulaştı ve nefret cinayetleri yaygınlaştı” diye konuştu.
“HER GÜN 5 KADIN HAYATINI KAYBEDİYOR”
Büyük yıldız şöyle devam etti; “Kadına yönelik şiddete ilişkin rakamlar ve her gün beş kadının hayatını kaybediyor olması ülkede kadına yönelik sistematik bir şiddete, çok önemli, ihmale gelmez bir sorunun varlığına işaret ediyor. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini ifade ediyor. Ancak siyasi iktidar, bu cinayetleri ve şiddeti önlemeye yönelik bir çaba içinde olmamayı sürdürüyor. Şiddeti sıradanlaştırmaya çalışıyor. “Namus,” diyor; “ahlak,” “edep” diyor, kadın çocuk doğursun, daha fazla çocuk doğursun, kocasının ya da babasının himayesinde yaşasın diyor. Kadın erkek eşitliğinin nasıl sağlanacağına, kadın üzerindeki baskıların nasıl azaltılacağına, nitelikli kadın istihdamını nasıl artıracağına ve nefret cinayetleri ve kadına yönelik her türlü şiddeti nasıl ortadan kaldıracağına değil de kürtajı nasıl önleyeceğine ve boşanma oranlarını nasıl azaltacağına, aileyi nasıl koruyacağına kafa yoruyor. Kendisi gibi düşünmeyen, yaşamayan herkese saldırıyor, diğerlerini de kendi gibi olmayanlara karşı aynı tutum içinde olmaya teşvik ediyor.
“BÜTÇE AYRIMCILIĞI PEKİŞTİRİYOR”
Öte yandan hazırlanan 2015 bütçesi ile kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal alanda karşılaştıkları cinsiyet ayrımcılığı pekiştirilmektedir. Bu bütçe kapitalizmin beden ve yeni işgücü rejimi oluşturma politikalarının izlerini taşımaktadır. Bu bütçe kadınları yok sayan savaş ve sermayenin bütçesidir. Ortada bu kadar çok sorun var; ama bu iktidarın bir kadın bakanlığı yok. 2011’de “Biz muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Bizim için aile önemli” diyerek Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın isminden kadın kelimesi silindi ve bu bakanlık var olanın da gerisine düşen bir biçime Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürüldü. Bizler biliyoruz ki kadınlar en çok eşleri, eski eşleri, babaları, ağabeyleri ve yakın akrabaları tarafından öldürülüyor. İktidar tarafından her gün yeniden üretilen bu kutsal aile miti biz kadınların hayatını tehdit etmeye devam ediyor.
“BAKANLIK İSTİYORUZ”
Biz, kadın için ve kadın erkek eşitliğini güçlendirmek konusunda politika üretmekle görevli olan bir Bakanlığımız olsun istiyoruz. Toplumda kadınların var olduğu düşüncesini dışarıda bırakmayan, kadınlardan gelen taleplerin politikasını oluşturup bunların devlet politikasına dönüşmesini sağlayacak resmi mekanizmaların oluşturulmasını talep ediyoruz. Ama kadının ismine dahi tahammülsüzlüğe işaret eden ve muhafazakâr demokratlığın bir gereği olarak düzenlendiği ifade edilen bu bakanlık sadece kadınları yok saymakla kalmıyor, aynı zamanda Bakanlığın adında kalan “sosyal politika” meselesi de sorunlu hale geliyor. Aile politikalarıyla sosyal politikaların aynı bakanlık çatısı altına toplanması sadece kadının değil, aynı zamanda çocukların, yaşlıların, engellilerin ve yoksulların da ailenin sorumluluk alanına atıldığının bir göstergesi.
“MÜCADELEYE DEVAM”
Biz KESK’li kadınlar olarak; şiddetsiz bir toplum, eşitlik ve adalet taleplerimize sahip çıkarak; şiddetin her türlüsüne; savaşa, tacizlere, tecavüzlere, istismarlara ve katliamlara sessiz kalmayarak; yaşamın her alanını dönüştürme çabamızla, bugün bir kez daha birilerinin bize bahşetmesini beklemeden, haklarımızı almak için buradayız. Bir kadın bakanlığı istiyoruz. Bizi gören, bizim taleplerimizi esas alan politikalar yapılsın ve hayata geçirilsin istiyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanan bir bütçe oluşturulmasını talep ediyoruz. KESK’li kadınlar olarak bizi eğitim, sağlık, hukuk ve istihdam politikaları ile geleneksel kutsal aile mitleriyle kuşatma çabasında olanların emeğimiz ve bedenimiz üzerinde kurmaya çalıştığı denetimine karşı çıkmaya; örgütlenmeye, değiştirmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz”