Geçenlerde üstadın biri anlatıyor.
İlginç bir olay…
Amaç hâkim veya savcı olmak.
Bunun için yıllardır mücadele veren bir kişiyi anlatıyor üstat.
***
Fakülte sonrası sınavlara hazırlanıyor.
Yapmadığı-etmediği, çözmedik soru bırakmıyor.
Güzel bir çalışma azmi ile sınavlara giriyor.
Ancak her defasında mülakatlarda eleniyor.
Şu emek sarfiyatına bakın…
Sonra baktı olmuyor, dersi falan bırakıyor.
Kendini bir yıl boyunca eve kapatıyor.
Olacak bu ya…
Okumadığı kitap kalmıyor.
Neyse gün geliyor ve bir hâkimlik mülakatına daha giriyor.
Ancak çokta umutlu gitmiyor.
Mülakatta soru şu: ‘Hâkimlik nedir?’
Cevap veriyor: ‘Seküler dünyanın modern peygamberidir?’
Cevap cuk diye oturuveriyor.
***
‘Son peygamber geldi, hâkim ise dünyevi yaşamda insanlar üzerinde hüküm kılar’
Cevapta bu anlama geliyor.
Yani hâkimin ne derece büyük mevki de olduğunu, diğer taraftan da peygamber olmadığı açıklıyor.
Ben bu kadar laf saydım anlatamadım, adam 4 cümlede anlatmış olayı…
Düşünün zekâyı…
O kadar yıl dirsek çürüten kişi, tek cevap ile şuan hâkim…
Üstüne, “Ben kendime hâkim olamadım, hâkim yaptılar” demesi ne kadar mütevazi olduğunu ispatlıyor.
***
Bizim memlekette bunlara rastlamak mümkün.
Önemli olan o ışığı görmekte.
Türkiye’de ve özellikle Kırıkkale’de kimler olmaması gereken yerlerde…
Bunu herkes görüyor, biliyor.
İşte ışığı göremeyen insan hakları…
Yoksa dirsek çürüttüğünü görseler seni hâkim yaparlar mıydı?
0