1 Mayıs dünyada ve Türkiye’de işçinin bayramı daha doğrusu kendi tabirimiz ile işçilerin kazanım zaferi olarak kutlanır.
1 Mayıs işçi bayramının tarihsel boyutu da var.
İşçinin zor şartlar altında çalışmaya isyan etmeleriyle başlayan 1 Mayıs,yüz yılı aşkın bir geçmişe sahip.
15 saatten başlayarak 19 saate kadar varan çalışma şartlarına karşı çıkan işçiler, işte buna karşı ilk direnişe 1880 yılında başlar.
1881 yılında Örgütlü Meslek ve Emekli Federasyonu kurulmasıyla başlayan yeni süreç artık emekçi sınıfının kazanımlar elde etmek için başlattığı hak arayışına bürünmüştü.
Zamanla yayılan yapılan eylemlerde çok sayıda emekçi yaralandı.
Direniş büyüdükçe büyüdü yine olayları körüklemesi nedeniyle 8 işçi idam edildi.
İşçi sınıfının bu direnişinin semeresi 1889 yılında Fransa ve ardından Belçika’da alınan kararlar ile genişledi.
1888 yılında ise İşçinin çalışma saatleri 8 olarak perçinleşti.
Sürece bakar mısınız?
ABD’de yüzyıllar süren işçinin hak arayışı nihayet 1889-1890’lı yıllarda son buluyor ve 1 Mayıs olarak belirleniyor.
Ülkemiz de yıllardır yapılır 1 Mayıs işçi bayramı.
Ancak ne acıdır ki, yüzyıllar önce işçilerin direnişine karşı gösterilen sert müdahalelerinin benzeri bugün ülkemizde karşılık buluyor.
Batı medeniyetlerde hoşgörü içinde coşku ile kutlanan dayanışma günü, ülkemizde tomalardan fışkıran tazyikli su ve biber gazı ile yaşananlar tam bir çatışmaya dönüşüyor.
Dünyanın kabul ettiği bir dayanışma bayramı Türkiye’de ne yazık ki anlamını yitiriyor.
YAPILIRKEN HEYECAN DUYULMAYAN İŞLER BAŞARILAMAZ
EMERSON
Peki ; dünya ülkelerinde sakin kutlanan 1 Mayıs işçinin dayanışma bayramı neden Türkiye’de çatışma haline geliyor?
Yüzyıllar önce başlayan ve günümüze kadar gelen 1 Mayıs kutlamaları, Batı medeniyetlerinde değer verilirken neden Türkiye’de değer verilmiyor?
Nedeni açık?
Kurtuluş savaşlarıyla Özgürlük ve Hürriyet mücadelesi veren Türk Milletinin, baskı altına alınma sindirilme, yaşam özgürlüğünün elinden alınma isteğine karşı direniş göstermesidir.
Başka bir açıdan ise; emekçilerin kendilerine sunulan hakların daha fazlasını isteme olasılığı ve bunun için birleşerek büyük kitleler halinde direniş göstermelerinin önüne geçmek adına, hükümetin yıldırma politikasına karşı işçinin tepki göstermesidir.
Oysa hükümet varsayımlar ve olasılık hesabına girmeden, baskı kurmaya çalışmamış, yasakçı değil hoşgörülü davranmış olsa,eminim çatışmalar tahminlerin gerisinde kalacaktır.
Sonuç itibarıyla diyorum ki, madem batı medeniyetleriyle yarış ediyoruz, çoğu yasalarımız batıdan devşirildi o halde batı medeniyetlerinin hoşgörüsüyle hareket edilmeliydi.
Çünkü, milletimiz yasaklar ve baskıya karşı olduğu gibi özgürlüğüne de çok düşkündür.